Blog Arşivi

18 Aralık 2024 Çarşamba

YALANLAR ÖLÜMLÜDÜR..

 

     

      

                                                                                        15.12.2024

 

        

        Yalan ölümlüdür yalancılar gibi ve hemen unutulur. Doğru ise toprağa düşse dahi ebediyen yeşerir ve hep yeni jenerasyonları besler…  

     

 

           Tarafınızdan geçici olarak savaş delegasyonuyla görevlendirilmiş bulunduğum, herkesin üzerinde tartıştığı ve kimsenin itaat etmediği bir kumandanlığın sorumluluğunu daha fazla taşıyamayacağımı hissediyorum... Bir devrimcinin gücünün kaynağı­nın ancak durumun belirginliğinde var olduğunu bildiğimden, seçecek iki yolum var: Hareketimi kısıtlayan engeli kırmak veya geri çekilmek. Engeli kırmayacağım çünkü engel sizsiniz ve sizin acizliğiniz: Halkın egemenliğine saldırıda bulunmak istemem. Görevden ayrılıyorum ve sizden Mazas'ta bir hücre istemekten onur duyuyorum. – Bismarck dönemi Komutanlarından Louis Rossel

 

Yukarıda Komutan Rossel’in, bizim Atatürk’ün askerleri için de mükemmel biçilmiş bir ifadesini okudunuz. Atatürk’ün askeri olduklarını haykırıp ant içerek mezun olan Teğmenlerin, ileride en azından yapay menfaatleri dışlamış, onur ve erdem değeri yüksek Komutan Rossel çizgisinde birer Komutan olacaklarına inandığım için, bu alıntıyla anımsatıyorum. Bu genç Teğmenlere hitaben, her şeyin gönüllerince olmasını bütün kalbimle diliyorum. Dimdik ayakta kalarak ve çevrelerindeki zırvalara kulaklarını tıkayarak yollarına azimle devam etmelerini de gönlümle niyaz ediyorum. Hiç unutmasınlar ki gelecek, anavatanlarına sahip ve milli müktesebatlarını koruyanların olacaktır.

 

Suriye’de meydana gelen karışıklık, sistematik bir şekilde BOP Projesinin devamı olarak, sınırların değişeceği bağlamında devam ediyor. Öyle ki Rusya’nın başına sardıkları Ukrayna desteğinin inatla sürdürülmesinin ana nedeni de budur. Ve bu nedenle de Rusya’nın Suriye’de planlanan senaryolara müdahil olmaması, şimdilik başarıyla sağlandı.

 

Yalnız nereden bakılırsa bakılsın, bilumum çapulcuyla oluşturulmak istenen şaibeli yüksek hedefler, hele de bugünkü çağdaş dönemde asla elde edilemez. Tarihi, entrika ve sahtekarlıklarla dolu Latin Batıda bile benzer durumlar, tarihte çok maliyetli ve beklenmedik sonuçlar yaratmıştır. Çünkü yalan ve entrika, kaynağı insan olduğu için, hiçbir zaman istenen karşılığını bulamamıştır.

Nitekim şimdi de İmralı’yla diyalog öneren Cumhur ittifakı, Kürt meselesini milli ve tam bağımsız ve milli bir varyasyonda sonuçlandıramayacak olduğu için taraflara güven vermediğinden, akim kalmak zorundadır. Bağlamında binlerce yetişkin insan ve çocuk katili Öcalan ile neredeyse affı da uygulanacak bir çözüme gidilmesi, ileride hukuki ve de tarihi koca bir kara leke olarak anılacaktır.

 

Gürcistan ve Güney Kore’de emperyalist parmaklı pandomimalar yeni Ukraynalar yaratacağa benziyor. Şayet bu da gerçekleşirse esas pandomima işte ondan sonra kopacaktır. USA materyalist emellerine tek başına ulaşamayacağından kendine ekstra sağcı veya faşist yandaşlar yaratmak zorundadır. Bu durum bilhassa da üçüncü dünyada, yeni devlet birlikleri oluşturmak demektir.

 

İşte sadece bu neden bile, artık çizgiyi aşan emperyalist USA’nın, muhtemelen de ilk önce, en ağır faturayı ödemek zorunda kalacağını göstermektedir. Böyle bir tahsilat da artık yeni bir Dünya savaşıyla mı olur, fazla önem taşımayacaktır. Çünkü olan olacak, neticede bir hayli kan akacaktır. Ve geriye kalanlarda salt enkazı kaldırmaya, vakit geçirmeden başlayacaklardır. Dünya bir karadeliğe düşmediğine göre, 10 milyar insanın hepsinin birden telef olmasına imkân yoktur. Elbette geriye kalanlar yeni bir dünya yaşamına başlamak üzere, tarihin ilk dönemlerinde olduğu üzere, Homosaphien Klanları gibi yine bir araya gelmek zorunda kalacaklardır.

 

Ama bu defa kütüphaneleriyle bilinçli ve savaş acılarıyla deneyimli olarak. Yalnız aynı bağlamda uhrevi inançlardan yardım arayan dincilerin inançları, salt okültik kavramlar olarak yazılacaklardır. Bakın mesela USA, Ortadoğu’da yer kapma hazırlığını, ordusunu bile kullanmadan boşuna mı İsrail’e yaptırıyor. Suriye’de ise gelişen değişimde, bizi en fazla ilgilendiren, dış siyaset ve yurt meselelerinde yetersizliği artık tahammül sınırlarını da aşmış Hükümet becerisizliğinin, Suriye’yi bize, birde müktesebat meselesi haline getirebilecek olduğudur. Bu nedenle da en başta CHP olmak üzere bütün milli muhalefetin, dört göz ve kulakla bu konuya odaklanması gerekiyor. O halde proaktif bir siyaset kaçınılamaz hale gelmiş olacaktır.

 

            Geçen günlerde Seferihisar’da oturduğumuz bölgede, iki aile arasında çıkan müsademede, bir sivil polisinde öldürülmesi çok can sıkıcıydı. Gerçi silahlı bir müsademeye büyük bir düşüncesizlikle sivil polislerin yollanması, siviller karşı tarafın elemanlarıyla karıştırılınca ateş altında kaldılar, bir ölü, bir de yaralı verdiler sanıyorum. Gerçi suçlu olduğunu sandıkları kişinin bize yaklaşık 200-300 metre uzaktaki otomobil satış ofisini, çevre komşuları tahrip ederek tanınmaz hale getirdiler; ama üzücü olan genç polisin pisi pisine hayatını kaybetmesiydi. Herhalde kızgın vatandaşlar da bu durumu protesto etmişlerdi. Bir de çocuğu olan genç adama, rahmetler olsun.

 

1-Suriye’de, Rus desteği biten Esad devrinin sona ermesi ve yeni bir dönemin başlayacak olması yeni sorunları da şüphesiz beraberinde oluşturmaktadır. Dolayısıyla yakın günler, bir hayli karışık olan Suriye’nin yeni durumu, Türkiye’de oluşacak siyasi tabloyu da boyamaya başlayacaktır. Çünkü, BOP bağlamında BAAS dönemi bitirildi, şimdi sırada Türkiye’mizdeki Saray rejimi var artık. Üniter Suriye bir kabile Devleti olmadığı için elbette gereğini yapacaktır. Hele HTŞ bir ihtilal örgütüyse, ki öyle olduğunu düşünüyorum, nasıl olsa arkadan bir çağdaş devrim gelecektir. Çünkü ana mesele, tek adamsız; ama yabancı kökenli örgütlerden arınmış ve tek meclisli bir Devletin kurulmasıdır.

2-Birde ikinci olası bir senaryoyu da yazıyorum. Tarihi Suriye Devletini de nihayet USA ve diğerleri olan emperyalist Mafyanın milli Suriye itilaf güçleri yaftalı BOP Lejyonerleri çapulcularına, mermi bile atmadan teslim ettiniz, şimdi alın eserinizin hayrını görün artık. Bundan sonra size Suriyeli denir mi artık, şimdilik o da bilinmiyor. Eskiden bir anavatan Devletiniz ve Suriye vatandaşı kimliğiniz vardı. Gerçi tek adam rejiminden kurtuldunuz, yalnız en azından bölünmüş emperyalist sömürgesi değildiniz ve maalesef sizin de içinize ekilen BOP tohumları, sizi de parçalı bir sömürgeye dönüştürdü sonunda. Bunu da sakın aklınızdan çıkarmayın. Yalnız size yapılan bizim de başımıza gelebileceği için, bizim de Suriye örneğini çok ayrıntılı değerlendirmemiz gerekiyor kardeşler. Çünkü ‘Ortadoğu’ya sahip olan Dünyaya sahip olur’ tarihsel ifadesi, laf olsun diye söylenmemiştir. İnşallah siz bu senaryoyu yaşamazsınız. Aman dikkatli olun.

 

Yalnız her şey aynada görünür hale gelmeden, Türk askeri Suriye’yi asla terk etmemelidir. Bize gelince, bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti, şayet BOP oyununu kendi müktesebat senaryosuyla birleştiremezse, çok daha kaotik bir duruma girecek demektir. Yani Atatürk dehası ve İnönü vefasıyla, ikinci Dünya savaşından kurtulduğumuz gibi, Saray rejiminden arınmış bir milli Meclisle aynı yolda kalırsak ancak, bu badireden de kurtulmuş, milli müktesebatımızı korumuş ve BOP sahnesine de figüran olmamış oluruz.

 

Zira yakın çevremizde BOP emperyalist projesiyle bir şekilde ilişki kuranların zamanı gelince uçaklarıyla bile telef edildiklerini veya edilecek olduklarını asla unutmamalıyız. Çünkü tarih telef edilen entrikacılarla doludur. Ayrıca BOP projesi baş emperyalistinin Ortadoğu Devletlerinde neden Senato istemediğini de daha açık anlamış oluruz. Hal bu olunca, yani, mekânını mezarına dönüştüren tek canlı olan insan, Dünya egemenliğini de ele geçirmeye kalkınca, tarihin bütün benzer durumlarında olduğu gibi, bir Cihan harbi kaçınılmaz olur. Yalnız bu defa herkes elindekini ortaya dökerse, bu son savaş eskilerine rahmet okutacaktır. Tam da sevgili Atatürk’ün doğrulup kapımızı gümbür gümbür çaldığı günlerde, aman aklımızı biran evvel başımıza toplayalım.

Dünya’nın bütün ezilenleri ve barışseverlerinin, yeni yılda gönüllerindeki özlemlerin gerçekleşmesini, en samimi temennilerimle diliyorum…

                                                                       Serendip Altındal

Özünüz Birliktir...

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal03.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com

 

 

ÇÖPLÜĞÜ KİRLETENLER..

 


                                                                                              1.12.2024

  

            BEN SANA MECBURUM 

           
neden kız kardeşlerim
niçin saklanıyorsunuz
niçin peçelerin peştamalların arkasına gizliyorsunuz
nur yüzünüzü
sık ve sert sıhhatli siyah saçlarınızı
cömert ağzınızı
neden kız kardeşlerim
hep böyle bir şeyden korkmuş gibi huzursuz
hep böyle bir şeye kızmış gibi öfkeli
acı ve alaca gözleriniz
daima gölgeli
niçin kız kardeşlerim
kim geçerse geçsin yanınızdan
ışığı kendinize haram ediyorsunuz
bir vücut noksanını saklar gibisiniz
utanıyorum utancınızdan
neden kız kardeşlerim
niçin saklanıyorsunuz
görmek istemez miyim hünerli ellerinizi
yastık örtülerine çitlembik gözlü kuşlar işleyen
çay takımlarına mor menekşeler
hercaî menekşeler dizi dizi
kız kardeşlerim
görmek istemez miyim ellerinizi
buğday sularına batmış ölesiye ırgat
hızlı ve çabuk teknede hamur yoğururken
çamaşır günleri bambaşka hamarat
bir erkek eli kadar yiğit ve kararlı
dağ kuşlarının pençesi gibi çevik
yırtıcı üstelik
çocuk doğururken
hem gözlerinizi de görmek isterim
ne zararı var
bütün kirpikleriyle üzerime açılsınlar
hem tüyleri yaldızlı boyunlarınızı
herhangi bir sokağı ilkbahar gibi bir anda şenlendiren
tepeden tırnağa çiçekli giyimlerinizi
alnınızdaki mavi damarcıkları da görmek isterim
her şeyinizi…

                       

Atilla İlhan

 

           

 

Atatürk’ün askeriyiz andıyla her zaman olduğu gibi, diploma törenlerinde yemin eden mezun Teğmenler, ihraç ediliyormuş söylentisi umarım öyle kalır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nde asla olamayacak böyle bir karar yine de alınırsa, iyi bilinsin ki böyle bir karara onay verenler paket halinde, ebediyete kadar yaşayacak Türkiye Cumhuriyeti tarihinin çöplüğündeki diğer çöpler arasında, bırakın yer almayı ancak kaybolacaklardır.

 

Çünkü bu karar, yarın tek adam Devletinin, her Atatürkçünün de yakasına yapışmasına, emperyalist mandası yöntemiyle Bir başlangıç oluşturur. Ki bu esasen BOP eş Başkanından istenen ve beklenen bir görevdir. Bu nedenle de kiminle dans ettiğimizi bilelim. Aslında bütün bu yapay uğraşlar, artık hükmü biten bir İktidarın, zamana karşı oynadığı son çırpınışlarıdır. Bir göçmen ülkesine dönüşen Türkiye, Türklerin içlerindeki azınlıkları kişilik haklarıyla himaye ettikleri her ne kadar biliniyorsa da ülkelerinde kendileri giderek azınlık durumuna düşünce ne olduğunu veya ne olacağını, bizim artık düşünmeye başlamamız gerekiyor.

 

Aynı bağlamda göçmen deposu haline gelen Türkiye’yi bölme hesapları yapan USA ve Trump, bakalım Meksikalı göçmenlerle nasıl baş edebilecek. G20 toplantısı bahanesiyle, karnavalları eksik olmayan Brezilya’yı tam da yıl başı öncesi yeni karnavalların hazırlık döneminde Erdoğan’ın, G20 içinde yer almayan ülkesini temsilen, avenesiyle birlikte ziyaret etmesinin, sizce de ne amacı olabilir acaba? ‘Zihniyetim bu’, diyor arkadaş. Ne var ki menfaate göre değişen zihniyete, zihniyet bile denemeyeceği için, böyleleriyle değil tartışmaya, konuşmaya bile gerek kalmadığını unutuyor ya da bilmiyor.

 

Gülen öldü, örgütü devam ediyormuş. Örgütten şimdi FETO namlı yeni bir çakma İslam, Vatikan Tarikatının, hemen oluşturulduğunu veya oluşturulacağını düşünmek hayalcilik olmaz. USA emperyalizminin, daha başından itibaren Dünya genelinde yumuşatılarak salt biat kârlar haline getirilmiş bir Müslüman toplumu yaratılarak ve onların kitle halinde sömürülmesini sağlamak, elbette tartışmasız bir BOP Projesidir. Bunun içinde Dolar finansmanıyla FETO kurulup bütün Müslüman toplumunu mandalaştırmak nedeniyle, şüphesiz ki ilk okullardan itibaren üniversitelere kadar dayanan bir genelde FETÖ okulları açılmıştır.

 

Ve en fazla da korktukları Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk devrimlerinin imha çalışmasına başladılar. Tamamen kontrol altındaki biat kâr Erdoğan ve AKP’sinin daha da sıkı kontrol edilebilmesi için yapılan bol marifetli bir Sarayın içine kapatılan ve itibarından ödün vermeyen tek adam siluetiyle, tam da istedikleri bir kurguyla, ellerindeki İktidarı işler hale getirdiler ve biz de bu günlere geldik. Yoksa emperyalist yönlendirmeye uyarak Türkiye’nin tehdit altında olduğunu topluma kabul ettirmek için, yine orduyla oynayarak malzeme mi toplamak istiyorlar? 3 Asır önceki 1789 Fransız Halk Devrimi bütün Dünyaya, Tiranlığı yok eden bir demokratik halk irade ve idaresini tanıtmıştır. Ve bu irade zorunlu Vendee olayından sonra bile Dünyaya, kesintisiz örnek olabilmiştir. Oysa bugünlerin Türkiye Cumhuriyeti’nde, yüz yıldır var olan ve gelecekte de var olması gereken böyle bir birlikteliğin, olamayacağı düşünülemez bile.

 

Hele de Nasuh Mahruki gibi kendini Türkiye’den başka Dünya genelinde bile kanıtlamış vatansever ve Everest Fatihi bir gönül adamını, Ahmet Özer klasiğiyle apar topar tutuklamanın, tarihi çöplüğü bile kirleteceği bilinmelidir. Bu arada Özel’in Cumartesi konuşmasında, her şeyi söylediği ve açık bir kapı da bırakmadığı derhal tespit edilmiştir herhalde. Tabiidir ki, bu söylenenlerin sadece laf değil; ama en yetkili ağız tarafından söylenmesi, onların vaat olarak alınmasını da şüphesiz gerçekleştiriyor. Enflasyonun, kontrol mekanizması olmayan İktidar nedeniyle, liberal ekonomi var diyen esnafa terk edilmesiyle, her tezgâhta farklı fiyatların uygulandığı bir Pazar yerinde bile, önünün alınabilmesi imkânsız hale gelmiştir.

 

Oysa sorumlular hala abesle iştigal ederken, İktidar değişimini de aslında kaçınılmaz bir ortama, otomatikman taşımışlardır. Ve bu nedenle de vatandaşa artık başka söz bırakmamışlardır. Arpayla, samanı bile ayıramayan bir İktidarla ne kadar yol alınabilir, bunu yorumlarınıza bırakıyorum. Bu arada dijital seçim yapılması isteği, hem de bir bilişim uzmanı olarak, inanın yüreğimi hoplattı. Dijital seçim yerine yarım kilo ciğer alın ve ‘sakın dokunma’ diyerek kedinize emanet edin, inanın daha güvende olursunuz. Geçen seçimde halk birliği önünde bütün söylediklerini, Hâkim karşısında da bire bir savunan Kılıçdaroğlu, yine halkın gönül sesi olarak büyük bir sevgi seliyle kucaklanırken, yine Erdoğan gecelerinin kâbusu olmayı bildi.

 

Üçüncü Dünya Harbi çıksa ne olur. En azından, ikinci Dünya Harbine benzemez ve komşu Devletler de birlikte yok olur. O halde bizim yetkili biraderler, ille de savaş lafları edeceklerine önce ana resmin bu tarafına odaklanırlarsa, belki de savaş lafları etmekten vaz geçer ve ülkeleriyle birlikte kendi güvenliklerini nasıl sağlayacaklarını düşünmeye başlarlar herhalde.

 

Ukrayna da artık askeri adam kalmadığı için ve Rusya’nın da salt konvansiyonel güçlü füzeleriyle şimdiden harp galibi olacağı nedeniyle, şayet yakında NATO güçleri dışarıdan harbe katılırlarsa, nükleer füzelerle karşılaşacaklarını ve aslında o zaman Dünya savaşının da başlayacağını bilmelidirler. Bir zamanlar İngiliz sömürgesi olan Hindistan’ın bugün İngiltere’nin Dünya markası olan otomobili Jaguarı alması, zamanın nasıl değiştiğinin ve evrimin nasıl geliştiğinin de en bariz göstergesi olmuyor mu? Bu nedenle de akıl, sabır ve sükunetin mukadderatın anası olduğunda buluşmak da insana yakışandır mutlaka. Kılıçdaroğlu savunmalı bildirgesinde, muhteremin söylediklerini herkes duymuş ve aklına yerleştirmiştir şüphesiz.

 

O halde teğmenlere açılan, birilerinin Atatürk takıntılı disiplin soruşturmasına şaşan, bilhassa da son 23 yıllarını olgun yaşlarında geçiren ve milliyetçi geçinenlere asıl ben şaşırıyorum. Kılıçdaroğlu ’nu da izlediyseniz şayet, o halde bugüne kadar başımızdaki etki ajanları tarafından açıkça yürütülen BOP ritüellerine şaşırıp ses çıkarmadığınıza göre, şimdi şaşırın artık istediğiniz kadar! Yalnız Erdoğan’ın Bahçeli ile vizyon uyuşmasından bahsetmesi, aslında Bahçeli tarafından yönlendirildiğinin de açık göstergesi oluyor. Bahçeli kendi siyasi ömrünü biraz daha uzatabilmek için Erdoğan’a akıl hocalığı yapıyor. Ne var ki Erdoğan bu telkine kapılırsa, Cumhur başı olarak daha da büyük bir töhmet altına gireceğinden, gelecek günlerinin daha da kaotik olacağını acaba düşünebiliyor mu?

 

Bir de kıssadan hisse diyelim, teğmenler neden mi tasfiye edilmek isteniyor, Atatürkçü oldukları için. Şimdi sırada Cumhuriyetçi Türk halkı da var desenize! Peki ya sonra! Son değişlerinde DEM Partisi ile İmralı’nın görüşmesini isteyen Bahçeli’nin bu mealdeki telkini, Cumhur ittifakının muhtemel devamı için, DEM Partisi ile yapılacak bir koalisyonla, Anayasayı değiştirip, Erdoğan dönemini uzatma çabası olarak ele alınabilir kuşkusuz. Ne var ki Cumhuriyetimizi daha da karartacak böyle bir durum, yani DEM Partisi bu oyuna gelirse şayet, Cumhuriyet Türkiye’sinin, Kürt kardeşliği bölünemez eşitliği, özleminin de sonunu getirir.

 

Gözleri görmez, kulakları duymaz, muhtemelen de çip yerleştirilmiş kafalarıyla yönlendirilmiş bir çıkmaz yolda yürütülmektedirler. Dolayısıyla bunlara yarı insan, yarı robotlar da diyebilirsiniz. Kapalı devrelerinin arasına giremeyeceğiniz için de iletişim şansınız olamayacağından, patlama anını beklemekten başka da bileşim şansınız yoktur bunlarla. O noktaya da fazla bir şey kalmamıştır esasen. Çünkü adamlar hala ölmüşü, nafile yere diriltme çabası içindedirler ki bunun da asla karşılığı yoktur.

 

Salt devrimsel sonuçla varılacak son nokta, anayasal milli meclisiyle ve inşallah, bir zamanlar sahip olduğumuz; ama yaşatamadığımız, Senatosuyla da milli varlığını koruyan, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’dir. Çünkü, bugün bütün açmazlarına rağmen, federe Devletler ülkesi USA’nın hala üniter Devlet olarak yaşıyor olmasının tek nedeninin, bizim 61 Anayasamızda da mevcut olan Senatosu olduğunu, ben tekrar yazayım da eski yazımı okumuş olanlar belki anımsarlar. Ve hiç unutmayalım ki, şayet ömürleri açıkta geçen çobanların bile koruyucu abası olan Senatomuz yaşasaydı, anayasal Meclisimizin milli ve homojen yapısı asla bozulmamış, biz bütün dönek siyasilerden kurtulmuş ve bugünkü AKP salgınını da yaşamıyor olurduk. Ayrıca Devletçiliği ön Türklerden öğrenmiş olan USA’nın, kendisininkinden başka diğer bütün Senatolara karşı olmasının nedeni ise, baş emperyalist olduğu içindir hiç şüphesiz. Ki bunu da asla unutmamalıyız.

 

                                                                       Serendip Altındal

Özünüz Birliktir...

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal03.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com

 

İLÇESİZLİĞİN RANT PARADOKSU..

 


 

                                                                                             15.11.2024

 

         “Ne mutlu yöneticilere ki, halk düşünmüyor.” -Adolf Hitler- Peki yöneticiler de düşünmediklerinde halimiz ne olacak? Ki bu soru, bugünkü halimizi ne kadar da kucaklıyor.

 

Arjantin’de Tanrı’nın her gece Arjantinlilerin yol açtığı kirliliği temizlediğiyle ilgili bir söz vardır. Liderlerin güvendiği şey bu olsa gerek. Ama artık bu hiçbir işe yaramıyor. Her şey öyle hızlı gelişiyor ki, eylemsizlik en büyük hatadır. 10 bin yıllık yerleşik hayat deneyimi bizim bugün ne yaptığımızla ya da ne yapmadığımızla bağlantılı olarak çökecek ya da devam edecektir. İhtiyaç duyulan reform anti-kapitalist, anti-Amerikan ya da çok sıkı çevreci olmak zorunda değildir. Tek gereken şey, kısa vadeli planlardan uzun vadeli planlara geçiş yapmaktır. Kayıtsızlık ve aşırılıktan vazgeçip, ölçülü ve ihtiyatlı olmalıyız.

 

Sahip olduğumuz en büyük avantaj şudur: geçmiş toplumlara dair bildiklerimiz sayesinde o toplumların kaderinden kaçabiliriz. Onların nasıl ve niçin yanlışlar yaptıklarını biliyoruz. Homo Sapiens kendini, ne olduğunu biliyor: Bir Buz Çağı avcısı, zekâ yönünden evriminin yarısını tamamlamıştı, zekiydi ama akılcı davranması beklenemezdi. Şu anda Paskalya Adası sakinlerinin kayıtsızca kesmeyi ve yontmayı durdurmayı başarabilecekleri dönemdeyiz. Hâlâ son ağaçların tohumlarını farelerden uzak tutma şansımız var. Kaynakları paylaşmak, kirliliği yok etmek, temel sağlık sorunlarını çözüp doğum kontrolü uygulamak, ekonomik sınırları doğal sınırlara oturtmak için gerekli aletlere ve araçlara sahibiz. Eğer elimizde imkân varken bunları yapmazsak, durum daha da kötüleştiğinde elimizden hiçbir şey gelmeyecek. Kaderimiz avuçlarımızın içinde. Bu yeni yüzyıl, geçmişteki tüm karanlık çağları dahi geride bırakacak bir kaos ve yıkım çağına dönüşmeden çok ileri gidemeyecek. Geleceği kurtarmak için bugün son şansımızdır. (İlerlememin Kısa Tarihi- Ronald Wright s.92)

 

 

 

İşte Dünyamızın tam da bugünlere geldiği bir dönemde, biz hala Erdoğan ve Tapınak Don Kişot’larıyla anlamsız ve ezoterik bir uğraş veriyor ve Devletsizliğimizle de acaba avunuyor muyuz yoksa? Artık iyice anlaşılmıştır ki, aslında Erdoğan’ı en fazla gaza getirenler, doymak bilmez ve Sultanlığın devamını arzu eden danışmanlarıdır, ülkenin berbat durumunun da faturasını ödemek zorunda olanlar, aslında bütün faturayı Erdoğan’a ödetmeye kararlı oldukları için de sadece bunun hesabını yapmaktadırlar. Tabii Erdoğan bu durumu ne kadar ciddiye alıyordur acaba, bu ise tamamen kendisini bağlar. Zira bütün çevresi kendisine ittifak haline gelmiş ve kendisini aslında severek koruyacak tek bir adamı hatta bir yakını bile olmayan bir sevilme özürlü, nasıl bu noktaya gelmiştir. Lütfen bu asal sorunun cevabını da siz verin dostlar.

 

 Çünkü Erdoğan’ı başarıya endeksleyenler, aslında en büyük başarısızlığa da imza atmış olanlardır. Çünkü kendi Cumhuriyet ilkelerine, çevresine, doğasına ve şerefli tarihine bu kadar zarar veren, hangi başarıya eşitlenebilir ki? Zira kendi geleceğini de başarısızlığa mahkûm etmiş böylesi bireyin geleceği, sadece yok oluştur. İşte bunu da iyi bilen ittifak çevresi o bireyi sonuna kadar de kendi menfaatleri için kullanacak yani sömürecektir. İyide peki, sonunda ülkemizi ne veya kim kurtaracaktır. Şimdi bütün mağdur vatandaşların salt bu konuya odaklanması gerekmektedir artık.

 

Yoksa başka bir çözümünüz varsa lütfen söyleyin elbette sizi de dinleriz. Bir de Ahmet Özer’in İlçesinde ihlallerle yarattığınız gökdelenlerdeki kat sahiplerini, binaları zelzeleden yerle bir olunca, bundan sonra da aynı ihlalleri Kayyum zoruyla planladığınız İlçelerde bir de taşınmaz tapu sahibi yapmayı nasıl hesaplıyorsunuz? Hırsızlığı kayyumlara havale ettiğinize göre; acaba bunlara hangi tapuları nereden, kimlerden çalıp vermeyi düşünüyorsunuz? Yoksa diğer tapularına el koyduklarınızı, tekrar mı yoklamayı düşünüyorsunuz? 

 

Dolayısıyla böyle üstü çizilmiş bir İktidarın ne sorunları ne de soruları tükeniyor. Böylelikle başka düşünce de bırakmıyorsunuz vatandaşlarınıza. Peki bundan bizim ülkemizin kazancı ne, bir zahmet bunu da söyleseniz bari. Dolayısıyla sorundan soruna fırlattığınız mevcudiyetinizin sonunda kendi kafanızı da yiyeceğini önleyebilmek için, acaba toplu Pasaport mu çıkartmayı düşünüyorsunuz? Hoş, yeşil pasaportları bile sınırlarda, gerekmiyorsa açıp bakan yok bugünlerde, hani bilesiniz.

 

Peki bu kadar kara para borçlarınızla sizi hangi ülkenin kabul edeceğini düşünebiliyorsunuz acaba? Vs. vb. dolayısıyla da sorular tükenmiyor, hele böyle bir İktidar söz konusu oluyorsa. Yalnız tek taraflı olmaz, soruları cevaplayacak hem de muhatabını ikna edebilecek akıllı başlara da ihtiyaç vardır. Ne var ki onları göremiyoruz etrafta. Sadece gözüken, kaybettikleri belediyelerde son seçimlerde enorm rant kaybına uğrayan AKP’nin telaşla, bazı kaybettiği ilçelere Kayyum atayarak, o ilçeleri acele rant paradoksuna dönüştürmesi, demek ki akıllarınca o ilçelerde eskiden olduğu gibi yine gasp işlerine devam edebileceklerini düşündüklerini gösteriyor.

 

 Çünkü artık kendileri için denizin bittiğinin onlarda farkındadırlar. Ülkenin başına açtıkları bu ağır vefasızlıktan kurtulmak ise artık kendisini ülkenin paradoksu haline getirmiş bir İktidarın asla elinde değildir. Ellerini sıkarken bile başlarını dik tutamayan ve ‘artık buraya kadar’ mesajları verenlerin üstüne, daha fazla da ayrıntıya girmeye bilmem gerek var mı? Ve tek amaçlarının, bir anayasal uzlaşma ile Erdoğan’ı bir dönem daha seçme gayreti içinde olanların masallarıyla, artık avunacak kaldı mı bu ülkede.

 

Bu arada klasik bir Amerikan tipi seçim komedisi daha beklendiği gibi sona erdi. Şimdi, yeni komedyenin sahne ritüellerini seyretme zamanıdır artık. Size hayırlı izlemeler, Sayın izleyiciler. Bana göre Trump’ın verdiği mesajlara bakıldığında daha şimdiden düşünmeye başladığı anlaşılıyor. Çünkü Dünya sulhunu sağlayabilmek için önce ve başta kendi ülkesi olmak üzere, diğer bütün köprübaşı ülkelerinin içsel kokuşmuşluklarını düzeltme sorununu anımsaması gerekmektedir. Yarım kalan ve hayli tartışmalı geçen ilk tecrübesinden öğrendiklerini, ne kadar yapıp yapamayacağını nasıl olsa yakın günler gösterecektir.

 

Ne var ki herkes kazara masadan kalkarsa, dananın kuyruğu işte o zaman kopacaktır. Ki şayet gerekiyorsa yeni bir Dünya harbini kimse önleyemez. Kürt sorunu diye sürekli üfürülen, AB&D emperyalistlerinin, aslında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı özgürlüklerini yok edecekleri Kürt vatandaşlarımızdan, yeni bir sömürge federasyonu yaratarak, bunu da Türkiye’mizin üstünden bütün Dünyaya yedirecekleri bir entrikadır. Bilmem hala anlaşılmadı mı, yoksa hala itiraz mı var? O halde kim, neyi, neden kurcalıyor? Bu da mı anlaşılır değil?

 

Esasen Türkiye’mizde başta tarihi hastahaneler olmak üzere her şeyin, kapatılmakta olduğuna bakınca da Cumhuriyet tarihinin silinmekte olduğu kendiliğinden anlaşılmıyor mu? Bu arada BJK ile Hapoel arasında yapılması gereken maçın güvenlik saçmasıyla yurt dışında yapılmasını isteyenlere, takımlarının Hollanda da hem yenilip hem de sopa yedikleri anımsatılmalıdır. Oysa ilk günlerinden itibaren uygarlığın olmazsa olmazı olan insan özgürlüğünü, kölesiz imparatorluklarının her safhasında yaşatmış olan Türklerin ve yüce Atatürk’ün ülkesi Türkiye’de bu asla başlarına gelmez.

 

Zira Türklerin misafirine ve himaye edilmesi gerekenlere kılıç çektiği yalanını, Batı Latin tarihi bile asla yazamaz. Bunu yazamayacağı için de Türklerden hiç bahsetmemeyi yeğler. CHP de ki yeni Kurultay sesleri, bir seçim zaferi elinden manipülasyonla alınmış bir Parti Başkanı siyasetçinin, asla kabul edebileceği bir durum değildir. Hele de karşıtları, erekleri bitmiş hallerine rağmen hala emaneti teslim etmiyorlarsa, durum daha da tahammül edilemezdir. O halde CHP’de ki yeni Kurultay seslerini Kılıçdaroğlu’yla ilişkilendirenler lütfen bir de bu tarafıyla konuyu irdelesinler. Yalnız Kurultay ancak çoğunluğun talebiyle gerçekleşebilir, bu da hiç unutulmasın.

 

Şimdi şöyle, böyle yorumlarını bir tarafa bırakmak ve Parti bütünlüğünü zedelemeyi vakit kaybetmeden derhal terk edip, artık tamamen CHP Liderliği mihmandarlığında ve tek yumruk halinde tartışmasız, sadece önümüzdeki seçimlere odaklanılması gerekmektedir. Çünkü çalar saat şayet, 23 yıldır dinlediğimiz emperyalist vaatleri dinleyerek, bir yanlış adım daha atarsak, kenarında durduğumuz uçuruma yuvarlanmak üzere olduğumuz zamanı gösteriyor artık.

 

            Trump ’la yakın geleceğin bahçesinde bir gezintiye çıkarsak o bahçede bazı taşların ayaklarımıza dolandığını derhal fark ederiz. Nedir bu taşlar, önce kurucu G. Washington’dan alınan hürriyetçi, demokratik Cumhuriyetçi geleneğin, Neoliberaller, Siyonist emperyalistler eliyle bugün başta USA ile birlikte Dünya huzurunu da bozar hale getirilmiş olması, sonra Türkiye’mizi de içine alan bir görüşün, monark eliyle yüce Atatürk’ün ‘yurtta barış Dünyada barış’ ilkesinden, aynı karanlık kafalar eliyle koparılması düşüncesizliğiyle, Batı ve Doğu içinde böylesi birleştirici bir köprübaşında yaşanacak bir kaosun, Dünya sulhunu da tehdit edeceği, bu taşların en büyüklerini oluşturuyor aslında.

 

O halde Trump kendi ülkesinde milli cumhuriyetçi ve halkçı USA’nın kaybetmiş olduğu kimliği yeniden oluşturmaya çalışırken, başta Türkiye olmak üzere diğer Ortadoğu ülkelerinde de Tiran Liderliklerinin oluşmamasına ve Netanyahu insan kasaplığının bitirilmesine, Dünya sulhu adına azami itina gösterilmesini düşünmek zorundadır. Ve 3’cü Dünya Devletlerinde çoğunluk tarafından kabul gören demokratik, halkçı, laik ve adil seçimlerin yapılabilmesinin olmazsa olmaz olduğunu, halkına seçilirken verdiği ‘savaşları bitireceğim’ sözünün arkasında durmasını gerektirdiğini, hele de Senato ekseriyetini kazanmış bir Cumhuriyetçi olarak aynı mealde anlaması ve de kabul etmiş olması gerekmektedir. İnanıyorum ki USA’ da Atatürk’ün 10 Kasım anı gününü bütün vatandaşların ayakta anması, herhalde bizden bile fazla ilgiyle izlenmiştir.

 

Türk insanı değer bilir. Öyle olduğu için de Atatürk, ölümünden 86 yıl sonra bile hala Dünyanın en büyük Lideri değil midir? Öyle bir evrim dönemindeyiz ki artık, hala Tiran özlemi çekenler varsa şayet, o metafizik çöplükte kalmış, eskimiş kafalarına soksunlar ki, yarı insan yarı robot bir bilim kurgu yaratığı o da kısa bir süreliğine ancak, özlemlerini giderebilir gelecekte belki. Sonrası ise muhtemelen yeni dünyalılarla tanışmaktır ve onların içinde Tiran, miran yaşayamayacaktır artık. Dikkat edin de etki ajanlığı zırvası yasallaşmasın. Çünkü İktidar masasından birisine “hava nasıl” diye sorsa, yetki ajanı diye yaftalanacaktır insan.

 

Aynı paralelde ise Sinan Ateş gibi akademisyen, Partili bir eski şube Başkanlarının gözlerinin önünde telef edilmesi, bir Parti Liderini artık Lider makamında bırakmaz, bilakis zan altında bırakır. O halde Bahçeli, milliyetçi Liderlik safsatalarını bir kenara bırakarak ve egosu yolunda kurduğu Cumhur ittifakıyla, kendi eliyle bitirdiği milliyetçiliğini de göz ardı etmeyerek, artık çekilmesi gerekmektedir ki, hiç olmazsa ardından bazı adını ananlar da kalabilsin. Son Esenyurt olayları, monarşik Devlet eliyle yapılan soygunun son bir çığlığıdır. İşte hala böyle bir İktidarın yolunda yürüyenlerle, asla milliyetçilik üzerine konuşulamaz bile.

 

                        Artık sonum geldi nazeninim

                                                           bilesin

                        Ettiğimi buldum sonunda

Şimdi gülesin…

 

Nazenin: Türkiye’mizi betimliyor…

                                                                                              Serendip Altındal

Özünüz Birliktir...

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal03.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com

 

ENKAZ ÜSTÜNE.

 

      

                                                                                             1.11.2024

        

Bebek cinayet örgütü olarak da tarihe geçecek olan bir çeteleşme, ne yazık ki bugünkü Türkiye’mizin de günceli haline getirildi. Böylece Erdoğan’ın Saray İktidarı, bir ülkenin, insan yaşamı dışında kalan bütün bulantıların karargâhı olmasını sağlayan bir yapılanmanın, Dünya genelindeki tarihi rekorunu da egalize etti. Ve görülüyor ki AKP İktidarı, artık dayanıla birliğini dayanılamaz bir noktaya taşımıştır. Bu da herhalde, ülkenin besleyici tüm akarsularının artık zınk diye kesildiğinin göstergesidir muhtemelen. Ve bu durumda bile hala ne, neden, kimden beklenmektedir, bunun ise ikna edici hiçbir kabulü de yoktur ülkede. Evrim teorisine göre de böyle bir varyans asla yaşayamaz ve hatta doğal seçilim ögesince de derhal ölüme terk edilir. Evrim sürecinin milyonlarca yıllık geçmişine bakıldığında, neyin yok olduğu, neyin bugünlere gelebildiği görülünce de durum kendiliğinden anlaşılacak ve gerçek kendini ifade edecektir nasılsa. Yani evrimsel doğal seçilim bile böyle bir ifrazatı, tesadüfen bile yeniden yaratamayacaktır. İnanınki dostlarım, bu iktidarın bulaştığı değil, bulaşmadığı bile ne varsa, hiçbir konuya el atmak istemiyorum. Lakin bu durum da bizi güncel düşünmekten alıkoyuyor ve bu da maalesef İktidarın işine yarıyor.

 

Ne var ki artık sonuca sayılı günler kala, bu açmazı bir süre daha yaşayacağız anlaşılan. Yalnız hiç unutmayalım ki sayılı günler çabuk geçecektir. İşte bu da tesellimiz oluyor. Lakin son finali yine kafasına göre planlamak üzere her absürdü ve abartıyı kullanacak olan Erdoğan’ı son kez uğurlarken, Mehter marşı, bir adım ileri, iki adım geri değişimiyle yine de kendilerine cuk oturacaktır. Ve tekrar aklımıza perçinleyelim ki, yapay Kürt sorunu değil, Türk’ü ve Kürdiyle gerçek Türkiye Cumhuriyeti’nin milli beka sorunudur, bütün aklı başında ve özeğinin bilincinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tek sorunsalı. Anlayamazsanız bile, yine de bilin derim. Aynı bağlamda Saraylı, son numarasını da oynayarak küçük ortağının başını yakmak üzere son Öcalan açılımını da Bahçeliye havale ederek durumunu iyice içinden çıkılmaz hale getirdi. Fark ettiğiniz gibi İktidar artık resmi olarak bitti. İşte durumlarının onlar da farkında olduğu için her gün yeni bir gündem yaratarak, oyalama Hükümetiyle zamana oynuyorlar. Şimdi de kısa bir dönem içinde aslan olduğunu herkese ispat etmiş bir CHP’li Belediye Başkanını daha, kediye yedirmeye çalışıyorlar. İşte hepsi de budur başka bir şey değil, anlayacağınız.

 

Ne ki iyice köşeye sıkışan Bahçeli de artık ne yapacağını bilemez hale geldi. Bakalım son taşın altında hangisi kalacak. Erdoğan mı, yoksa Bahçeli mi? Bırakın gerisini, yani Erdoğan avazlarıyla Anıtkabir de ne için olduğunun da bilincinde olmadan bağrışan yeni bitme AKP figüranı çoluk çocuğu, elma şekerlerini kaptırmışlar gibi zırlayıp dursunlar. Hep biliyoruz ki son gülen, her zamanki gibi yine millet olacaktır. Natenyahu’nun Ortadoğu kırsalında balık avladığı günlerde, bizim TUSAŞ’ın da hatırlanmasının, hiçbir kıymeti harbiyesi olmasa da yine de birilerinin bir anımsatma gereği duydukları kesindir. Ne yapalım yani şimdi, birlikte mi oynamaya kalkalım. Bana sorarsanız oyuna gelmeye asla gerek yok derim. Sen ülkeye bu kadar baldırı çıplağı doldurursan, saatin çaldığında pisliklerini temizlemeğe koyulman da elbette kaderin olacaktır Erdoğan, biz bir daha anımsatalım da parantezini sen koy artık.

 

Güncelin günlük raporlarını okuya okuya yola devam ediyoruz şimdilik. Bakalım yakında dananın kopuk kuyruğu da kokmaya başlayacaktır nasılsa yine. Valla biz Türk’üz alışkınız, her havayı oynarız, diğer oyuncular düşünsün artık. Çünkü biz onlar için de oynarız nasılsa. Yalnız bakalım sonuçta, kaşık havasını kimler baş başa oynayacak. Ne var ki bir hatırlatma daha yapmadan da olmaz hani. Siz hala modası geçmiş enkazları konuşturup durun. Bakın herifler sizi, babalarının tarlası gibi içinde dolaştıkları TUSAŞ’la, nasıl tiye alıyor. Peki günahsız şehitlerin kanını nasıl temizlemeyi düşünüyorsunuz. Tıpkıda daha evvelkileri başarıyla temizlediğiniz gibi mi(?) Bırakın Kürt yaprağıyla Türk pilavı sarıp sarmalamayı. Bunu kime yedireceğinizi de düşündünüz mü? Akıllı olun bırakın bu işleri de size de biraz akıllı desinler bari. Bakın yeni Başkan seçimine hazırlanan Amerikalı nasılda kıs kıs gülüyor halinize.

 

Milyonlarca yılın Evrim tarihini bile hala inkâr eden ve tekvin sarkıntılı bu emperyalist insan kasaplarını siz hala adam yerine koymaya devam edip durun. Sizin de ciğeriniz sökülünce mi acaba, aklınız başınıza gelecek. O halde vakti geldi yine. 29 Ekim’de Hepimiz, bütün yüreklerimizle tekrar ve tekrar, en büyük Bayramımız kutlu olsun diye haykıralım. Sevgili vatandaşlarım. Ve size samimi bir itirafta daha bulunayım. Geçen gün Serhan Asker’in programını izlerken bir daha inandım ki, şayet ana yüreği olarak bildiğimiz kadınlarımız olmasaydı, Dünya yüzeyinde ahde vefa ile tanışmamış olurduk. Sadece bu bile kadınlarımızı çok sevmemin nedenidir. Enkaz üstüne yazılacak, söylenecek çok şey vardır. Her şey insan kaynaklı olduğu için de enkaz üstüne yapılan en görkemli eserlerin yine insan odaklı olduğu elbette inkâr edilemez. Ne hikmetse yine insan kaynaklı olan yıkımın ve enkazlaşmanın aslında lafı bile edilmez. Yani insan odağının, insanın yapılışı ve yıkılışı için tek neden olduğu, ancak bizatihen başına gelince ciddiye alınır. Demek istediğim, sadece çeneleri işleyen bazı insan enkazlarının, ülkelerine verdiği hasarlar çok daha hazin olabilir. Tıpkı da bizim son günlerde yaşadıklarımız gibi. Bilmem birileri bunu hala anlamamakta kararlılar mı? Ve bunlara karşı nasıl tedbir alınmak gerekiyor. Çünkü atık karar zamanıdır emmioğullarım, bilginiz olsun. Zira vatanınız ve kredi kartlarınız artık elinizden alınıyor. Oysa artık boş lafları bırakıp, bir şeyler yapmak gerekiyor.

 

Narinlerin yaşadığı ve bundan sonra da yaşayabileceği istisnai durumlar yine de olsa da kadının ahde vefa yüklü kalbinin asla değişmeyeceğini bilen bir coşkudur tek tutanağım. Çünkü içimizde uyuyan yiğidimin, aslanımın da annelerinin annesi de aynı yerde birlikte uyuyor. Ve ebediyete kadar da o yerde uyuyacak. Daha ne diyebiliriz ki. Ulan hepiniz yok olun! Nereye yıkılacaksanız yıkılın da Atatürk’ümüzü bize bırakın, çünkü Atatürk ve her köşesinde ayrı yanan Anadolu Ateşlerimiz, bize sonsuza dek nasıl olsa yetecektir. Aslında günahım kadar bile sevmediğim Bahçeliye, Kürt sorunu yoktur derken ve sadece yapay bir süreç yaratıldığını düşünen ve Bahçelinin Türkiye Cumhuriyeti’ne en fazla zarar veren aktörlerden birisi olduğunu kabul ederek de hak veriyorum. Ayrıca bu adamın bugüne kadar bir iki koalisyon Hükümetine sülük gibi yapışmaktan başka da bir siyasa becerisi oldu mu?

 

Bir bilen varsa söylesin de öğrenmiş olalım. Son becerisini de Cumhur ittifakıyla yaptı ve birlikte ettiler ülkenin içine. Derin Devleti de geçiniz. Zira ne derin ne de sığ Devlet var bugün ülkede. Erdoğan ve AKP’sinden kurtuluncaya kadar da bu durum devam edecek. Ve iki buçuk emperyalist beslemesi sapkın istedi diye Devlet işleri olmaz veya değişmez. Önce evrensel olasılıklar analiz edilmelidir. Doğru ve tarafsız işleyen bir BM tarafından. Tabi o da şayet varsa. Çünkü toplumlar birbiri içlerine transfer edilecekler ve ortalık bir hayli karışacak ve belki de milyonlar ölecektir. İşte tam da bu nedenle, bütün düşünce yoksunu ahde vefasız ve emperyalistlere, bu kahır günlerimizde tekrar lanetler yağdırarak ağıtımızı kapatalım derim.

 

 Yaşamın Güneşle başlayıp Güneşle bittiğini, yaşamlarının daha ilk günlerinden itibaren öğrenmiş olan uzaylı Tengri inançlı Türklerin, hepimizin Ataları olduğunu bilen ve sonsuza kadar da bize öğretecek olan Türkleri, en iyi tanıyan Atamız sayesinde bugünleri görebildik. Çünkü biz Türk’üz ve bizi de ancak Türk olanlar anlar. Çünkü atlarının her kişnemesi, her adımı yeni bir ülkeyi müjdeleyen ve elde ettikleri her ülkede, insanlarını da adam evladı olarak hakça ve adilen birlikte yaşatan ve her adımları tarih yazan Türklerin hiç tarihe ihtiyacı olur muydu? Bakın Avrupalı geçinen medenilere(!) hepsinin en fazla bir iki bin yıllık tarihleri var. Tarih işte asıl onlara gerekirdi ki onu da bizden çalıp oralarına buralarına yapıştırdılar aslında. Elkler, Gotlar ve İstanbul Yenikapı sahillerinden yola çıkarak Kuzey Avrupa da Odin adlı Krallarıyla İmparatorluk kurmuş Vikinglere ve diğerlerine kadar, ön Avrupa, Amerika tarihini bile oluşturan Türklerin, Dünya insan birliği için, insanca yaşanan İmparatorluklar kurmaktan, tarih yazmaya vakitleri dahi olmuş muydu acaba?

 

Ne var ki bugün yapay tarihleri üstlerinden akıyor artık. Sırası gelmişken de Roma dan başka medeniyet yoktur diyen Latinlere de bir anımsatma yapalım. Bırakın Sümerleri ve diğerlerini, şayet Roma’dan çok da önce kurulmuş olan bir Etrüsk Türk İmparatorluğu dahi olmasaydı, acaba Roma hangi medeniyetin küllerinden, mitokondrilerinden bire bir kopya edilmiş olarak yaratılabilirdi? O zamana kadar iki boyutlu olan resim sanatı bile, Etrüsklerle 3 boyutlu modern resme dönüşünce ve bunun da aynen Roma’ya aktarılması, acaba ne kadar tesadüf olabilirdi? Ayrıca Ortodoks Hristiyanların ve evangelistlerin sosyalist İslam’dan nasıl terörist Müslüman yarattıklarını, bugün İslam Ülkelerinde ilk mektep çocukları bile biliyor artık. Bakalım bütün o nesillere bir gün, yediğiniz herzelerin, akıttığınız kanların hesabını nasıl vereceksiniz? O halde tarihin Doğuda başladığını, biran evvel doğru ve gerçeklerini de kabul ederek okumanız gerekmiyor mu? Avrupalı, Amerikalı hayalperestler. Bu arada Özgür Özel’in son ifadesi, Türkiye’deki Sultanata ve Anayasa sorununa son noktayı koyarak erken seçimleri tetikleyen bir renk taşıyor bana göre. Şimdi bir tek Cumhurbaşkanı adayının da tespit edilmesi kalıyor artık. Ve ondan sonra da hazırız demektir. Ki adam olan anlar, Özel daha ne desindi ki?

 

Şimdi artık geriye Cumhurbaşkanı adayı olarak Mahsur Yavaş’ın açıklanması kalıyor. Ki artık elinde İmamoğlu kozunu da taşıyamayacak olan, AKP düşünmek zorunda kalsın. Zira yaptıkları bundan sonra da yapacaklarının şaşmaz göstergesi olacağından, ancak kendi sonlarını hızlandıracaklardır. Ayrıca geçecek süreçte biraz daha olgunlaşacak olan İmamoğlu’nun gençliği ve dinamiği, bize ileride daha fazla gerekeceğinden, şimdi kafası boşaltılarak geleceğe hazırlanması ve moral toplaması sağlanmalıdır. Bu durum CHP’nin de önünü açacaktır. Çünkü CHP’nin, ana organizatör olduğu ve bundan sonra da olacağı, asla göz ardı edilmemelidir. Ülkemiz adına daha yararlı olacağına inandığım bu kararların, ciddiye alınmasını gönülden diliyorum. Çünkü sonuç ülkemize, iki Başkan adayımızdan da dolu dolu istifade edebilmemizi sağlayabilecektir. Ve burada asla bir ayrım yapılmamalıdır. Ki olan bitene ve AKP’nin yaptıklarına şaşıranlara, aslında ben çok daha fazla şaşırıyorum. Çünkü akıl şayet çalışıyorsa, asla şaşırmaz. Zira çevreyi ve kullanacağı materyali de zihin diyalektiğiyle herkesten fazla tanıyordur neticede ve dolayısıyla da şaşırmaması gerektiğini de çok iyi bilecektir sonuç itibarıyla. Ve çalışan akla da sadece tedbirlerini almak kalıyordur böylece. Aynı bağlamda psikoloğa muhtaç hale gelmiş bazı kafaların, ruhsal ve tıbbi sıkıntıları asla çalışan düzgün akılları meşgul edemez işin özünde. O nedenle de boşuna uğraşmayın kafasız, ereksiz, yorumsuz ve hiçbir halta yaramaz, çölde bile ellerinden su içilemez olanlar. Madem ki Ahmet Özer bir Devletsizliğe daha doğrusu bir Devlet mutasyonuna kurban edildi. Peki buna hangi mutasyona uğramamış bir Devletle karşılık vermeyi düşünüyorsunuz? O halde çıkartın o hepimizi temsil eden Devletinizi bir an önce ortaya da hep mutlu olalım.

 

Bir de evrimi bile Biyoloji ders kitaplarından kaldırmış olanlar, tarihi nasıl anlayabilecekler ki? Hepimizden hepimize, bu coşkuyu sevgilerimizle iletelim o zaman Emmioğullarım ve lütfen kafalarımızı boşaltarak, sadece 29 Ekim de en büyük Bayramımıza, bir yüzyıl coşkusuyla odaklanalım dedikten sonra ve bunu da yazımın tarihi itibarıyla mutlulukla yaşadığımı, bütün vatandaşlarıma teşekkürlerimle arz ediyorum.  Ve Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Sayın Hüsnü Öztürk’ün yerden göğe kadar haklı olduğu Cumhuriyet serzenişlerinin, bütün hedeflerine kapak olmasını da temenni ediyorum. Ülkemizin tek bir ezeli ve ebedi Cumhurbaşkanı vardır. O da Mustafa Kemal Atatürk’tür diyerek, bütün inancımla haykırıyorum. Sağlık ve esenlikle kalın Sayın okurlar ve hep birlikte yüce Bayramımız tekrar kutlu olsun...

 

                                                                                              Serendip Altındal

Özünüz Birliktir...

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal03.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com

 

YALANLAR ÖLÜMLÜDÜR..

                                                                                                        15.12.2024                  ...