Blog Arşivi

15 Ekim 2022 Cumartesi

BALIK VE OLTA..

 


             6’lı masa üyesi veya değil, hiçbir Partinin hiçbir üyesinin, hele de bu kadar acı tecrübeden sonra, USA’dan icazet almaya istekli olabileceği ve bunu da açıkça beyan ederek yapabileceği, - USA misyonerinin ki hariç tutularak- artık düşünce konusu bile yapılmamalıdır. Aynı paralelde ifade etmem gerekirse de Kılıçdaroğlu ve diğer arkadaşlarının milli mutabakat çerçevesinde bir Kabine (yapay Hükümet) kurarak, önce de kendi koalisyonları bağlamında kredi toplamaları çok pozitiftir. Yapay Hükümetin gündeme alacağı ilk sorun da muhtemelen AKP borçlarını düzene sokan bir moratoryum teklifi olacaktır.

 

            Turban, murban demeden önce Kral öldü yaşasın Cumhuriyet demek ve bunun da icaplarını seçime kadar yerine getirmek lazımdır. Kılıçdaroğlu’nun ben Amerika’ya icazet almak için gitmiyorum derken, geçmiş ve geçmekte olan diğer Hükümetlere atıfta bulunması hayli anlamlıdır. Lakin yeterli değildir. Çünkü daha önce de Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen gitmişlerin küllen vardıkları ve bizi sömürgeleştiren sonuç ortadadır. Dolayısıyla Türk insanı ve bilhassa da genç seçmenleri, ki gümbür gümbür geliyorlar, bundan sonra artık salt vaatlere değil; ama sadece icraata bakacaklardır. Ki kalıcı olunabilinsin.

 

            Şayet daha önce gitmiş olan ansızlar, erdem sahibi olup ülkelerini gerektiği gibi temsil edebilmiş olsalardı, biz bugün tam bağımsız olarak, bu ucube çakma Krallık rejimini de yaşamıyor olacaktık. Yalan mı? Bugün Dünya da bağımsızlık ve Kuvayı Milliye liderliğini yapan tek Lider Putin’dir. Hal böyle iken USA’dan icazet almak gibi bir lüksü olmayan yeni Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin, tam da bütün Dünya’ya Kuvayı Milliyenin ne olduğunu öğreten Atatürk gibi bir Lidere ihtiyacı vardır.  

 

            İşte bu doğruya da ışık tutan ve sorumluluk gömleğini sırtına geçiren Kılıçdaroğlu’nun, siyaset geleneği bağlamında da ziyaret randevularını eksiksiz planlaması ve her oturumunu Devlet protokolü ve uluslararası noterlik zaptıyla yapması gerekmektedir. Bu arada Erdoğan’ın birlikte anayasa yapılması teklifi; CHP’nin, ‘anayasa değişikliği ancak yeni Hükümetin işidir’ mealindeki cevabı karşısında, suya atılan yemsiz olta gibi kaldı. Ki buna herhangi bir balığın çarpması bile akıl dışıdır. Şayet bu teklifte ısrar edilirse, o zaman da anayasayı ihlal eden zecri önlemler alınmaya kalkılır ki onu da bekler ve hep birlikte görürüz encamını.

 

            Elbette herkesin mitokondrisi tektir bu evrende. Ve hiç kimseden bir başkasının eşiti olması beklenemez. Şüphesiz ki bir Kılıçdaroğlu’ndan da Atatürk olması asla beklenemez. Buna da herkes dahildir koca dünyada kuşkusuz. Ne var ki bir Kılıçdaroğlu’nun bu ülkeye hele de emsalleri ile mukayese edildiğinde, Cumhurbaşkanı olamayacağını hiçbir aklı başında insan iddia edemez, etmemelidir. Çünkü Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı anayasal vasıflarının hepsine itirazsız sahiptir. Öyleyse daha ne bekleniyor. Hele de Amerika ziyaretinde hiçbir siyasi görüşme yapmaması ve salt bilimsel enformasyonla yetinmesi, ileriki yıllarda da kendi tevazu, prensip ve erdemine fazlasıyla artı değerler katarak, tarihteki sağlam yerini şimdiden güven altına alacaktır.  

 

            Olta ve balık edebiyatından potpurilere devam edilirse, toplumda algı yaratmak üzere ülkenin çeşitli yörelerinde insanları salt korkutmak amaçlı yapılan camdan, silaha, sosyal medyanın peçelenmesine vs. kadar çeşitli, paralı trol eylemleri örnek gösterilebilir. Tam seçimler öncesi muhtemelen CIA eliyle tezgahlanan sansür yasasından çıkan sonuç ise, aynı bağlamda seçimler sırasında İktidar Partisinin, her türlü yasa dışı işlemlere başvuracağının da göstergesidir. Bu nedenle de basının neden susturulmak istendiği kendiliğinden anlaşılıyor esasen. Çünkü USA&AB emperyalinin Erdoğan’dan vazgeçmesi. Türkiye’den de vazgeçmesiyle eşdeğerdedir. Dolayısıyla da gerçek dostlarımızın hiç uzatmadan kazanılması, artık beka sorunumuz haline gelmiştir.

 

Ve bu arada hiç unutulmasın ki böylesi asosyal, ayasal eylemlerin ancak bir AKP döneminde yapılır olabileceğidir. Bu da demek olur ki bir ucube otokrasi İktidarı, kendisini ancak bu kadar tekzip ve deşifre edebilir veya alçaltabilir. Bir de vatandaşta çapraz algı oluşturan trol top listesinin başındaki, AKP’nin, hala birinci Parti olduğu safsatası var. Ki buna hadi canım geçiniz denir ancak. Zira Aziz Nesin’in aptalları bile bu masala inanacak kadar ebleh olamazdılar. Hatta ‘alışılmış siyasi olmayanlar’ bile bu şaşmaz hesabı nasıl olsa anlayacaklardır.

 

            Bugüne kadar paradigmatik, yani ucundan çekenin istediği yere götüreceği bir konu olan türban veya baş örtüsü sorununu nihayetlendirmek üzere, Kılıçdaroğlu’nun ‘gelin bunu yasallaştıralım’ mealindeki önerisi, aslında çok yerinde bir dokunuştur. Çünkü her ihtiyaç durumunda, kadınlarımızı çok yakinen ilgilendiren bu meselenin, kadınları yapay vaatlerle sömüren ve bir sandık potansiyeli olarak gören menfaat düşkünü siyasiler tarafından kullanılması, herkesten önce kadınlarımızı alıp satılan bir rey torbası haline getiriyordu. İşte Kılıçdaroğlu’nun teklifi, bu olumsuz durumun önüne geçerek, kadınlarımızı tamamen inançlarında özgür bırakarak, her erkeğin de yaratıcısı olan kadını, erkek sultasından haklı olarak azat edip erkeklerle eşitlemektedir. Oysa doğum meşakkatini üstlenen yaratıcı ve anne olan kadın, nesilleri için de erkekten daha fazladır aslında. Çünkü yeni doğan bebeğin ilk önce aradığı, babasının ibiği yerine, anasının memesi değil midir?

 

Yalnız kadınları burka, çarşaf taşımak gibi apatik baskılardan da korumak gerekir. Zira bunlar kadınların bizatihi kadınlığını alıp, onları tamamen kimliksiz bırakarak, harem köşe yastıklarına dönüştürmektedir. Daha öncelikli konularını bırakıp, Kılıçdaroğlu’nun aslında siyasiler bağlamında gecikmiş; ama asla karşı takıma atılmış hatalı pas olmayan bir teklifi içeren talebini, eleştirenlere de sormak gerekiyor. Kadınların bizatihi kimlik sorunu haline gelmiş bir konu, mağdur kadınlardan önce sizi neden bu kadar alakadar ediyor. Ve onlar adına konuşmaya kalkıyorsunuz. İşte benzer bir durum Alevi vatandaşlarımız içinde geçerlidir. Yazımı fazla uzatmamak için de bunun nedenini sizin yorumunuza bırakıyorum.

 

Bir noktaya daha işaret etmek gerekirse: Kılıçdaroğlu’nun Atatürk’ün yolunda ilerleyerek önce teknoloji ve milli ekonomiyle başlayan ve özellikle de monarşik oligarklardan kurtularak bütün komşularımızla mutabakat içinde, ‘yurtta sulh cihanda sulh’ siyasetine el atılacağı açık olarak görülüyorken, aynı paralelde İran’da emperyalist beslemeli bir Devrim yapılanmasının başlatılmasının da hiç tesadüf olmadığı anlaşılıyor.

 

Aslında bahse konu edilmesi bile abesle iştigal olan Çelebi meselesine yine de bir şey söylemek gerekirse; ancak şerefli evlatlarımızın taşıyabileceği üniformayı bile şahsı adına bir ikbal aracı olarak algılayan, tüyü bitmemiş birinden Vekil yapmaya kalkarsanız, icraatlarına da şaşırmayacaksınız artık. Çünkü altının bile ayarının anlaşılabilmesi için önce çok hassas bir terazi ile tartılması gerekir.

 

Madenci olan bir emekçi hayatı boyunca, yarısı esasen ölmüş bir adamdır. Çünkü bir madenci her gün işine ölümüne giderken, önce ailesiyle vedalaşır. İşte böylesi bir hizmet gurubuna şayet empati oluşturulabilinirse, madenciliğin herkesin yapabileceği bir iş olmadığı derhal anlaşılır. Hatta en duyarsız beyinlere bile kazınması gereken, madencilik gibi bir hizmet içinde ‘sehvenlere’ asla yer olmadığıdır. Çünkü her bir yiğit madencinin, bütün madenin nominal değerinden bile fazla değeri vardır. Kendisi, ailesi ve milleti için. Bu durumda bize de gelişmiş ülkelerde maden kazalarının hemen hemen hiç olmadığı gibi bir uygarlık temenni ederken; son Bartın kazasında hayatını kaybeden o yiğit ve şerefli insanlarımıza bütün saygılarımızla gani gani rahmetler okumak ve ailelerine sabırlar dilemek düşer…

 

                                                                       Serendip Altındal

Özün Kişiliğindir...

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal02.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YALANLAR ÖLÜMLÜDÜR..

                                                                                                        15.12.2024                  ...