Bugünlerde oluşan gelişmelere göre;
Bahçeli bütün siyasa çevresine, Erdoğan’ın etrafında birleşelim gibi aykırı ve
teamül dışı bir teklif ileri sürüyor. Sizce bu, MHP’nin seçimlerde barajı bile
tutturamayacağı korkusu nedeniyle olabilir mi acaba? Nitekim bu teklifin
arkasından da seçimlerin; aslında 6’lı masadan da onay gelmeyeceğini bilerek,
Mayıs ayında yapılması teklifinin de Erdoğan’ın yeniden adaylığını
sağlayabilmek amaçlı olduğu kesindir. Lakin HDP’nin kapatılmayacağı söylentileri,
AKP ile arada bir uzlaşı olduğunu da gösteriyor olabilir. Ki başka da bir
gerekçe görülmüyor aslında.
Demek
ki hala her bağlamda ahı gitmiş vah ı kalmış bir Erdoğan’ı, elan bir kurtuluş
reçetesi ya da kendi açılarından elzem olarak görüyorlar herhalde. Bu durum da
bırakın Türkiye’mizin belki de yeni bir Dünya Harbini geciktirecek hatta
bütünüyle engelleyebilecek, Doğuyu ve Batıyı birleştirici jeopolitik özelliğinin
bile, içinde Erdoğan olmayan Atatürkçü bir milli görüşle ancak yaşama
geçebileceğini anlamış olmayı, hatta aynı Dünya da yaşadıklarının bile farkında
olmadıklarını gösteriyor.
16 Ocak günü İBB de bir araya gelen
eski ve emekli siyasiler bir arada İmamoğlu’nu kutlayıp onore ederken sanki bir
Senato görüntüsü vererek yüreklerimizi hoplattılar. Ayrıca kalıcı ulusumuzun
vatandaşı olarak şahsen özlemini çektiğim Senato gerçeğinin önemini, Türkiye
Cumhuriyeti Devletimizin hesabına bir kere daha teyit ettiler.
İşte
bu olguların hepsini bir araya toplayınca vardığım analiz bana: Bugün içinde
olduğumuz bu kaotik durumun nedeni olan mafyaların ve onlarla ortak çalışan bütün
siyasilerin hepsini, vaktiyle Hitlerin Yahudilere yaptığı gibi kamplarda tutuklayıp
Devlet hizmetinde çalıştırarak, cezalarının sonunda da onları Hitler gibi gaz
odalarında kırıma uğratmadan, istidatlı olanlarına yeni meslekler öğreterek
cemiyete geri kazandırılmalarına yol açılmalıdır. Bunların dışında kalanlara
ise yeni iş yerleri yaratılıp, insan gibi çalışarak yaşayabilmeleri için bir
şans daha verilmesi gerektiğini söylüyor.
Çünkü
insanların asosyal olanlarını bile topluma geri kazandırarak, toplumsal
prodüktiviteyi arttırmak, onları ömür boyu içeride çürütmekten veya telef
etmekten çok daha fazla avantajlıdır. Belki de bu son şanslarını kendilerine
bir onur meselesi yaparak başkalarından çok daha verimli kullanabileceklerdir ki
bu da toplumları için bir artı kazanç olacaktır. Mesela Beyaz Sarayı fareler
basmış, ne var ki fareler ortada görünmüyorlar, CIA gibi gizli çalışıyorlar.
Bizimkilerinse birbirlerini yedikleri söyleniyorsa da diğer bir kısmının ise,
topluma zarar vermek üzere her taşın altından fırladığı görülüyor.
Hani
onlar mı uykuda yoksa bizimkiler mi çok faal, doğrusu buda araştırmaya değer
bir konudur dostlar. Hele de arkalarından sandık farelerinin ortaya çıkacağı da
bekleniyorsa! Oysa bu kadar patırtıya hiç gerek yoktur. Ülkelerinin çağdaş
insanlarının ise tek istediği, seçme ve seçilme haklarını insan gibi kullanarak
ülkelerini insanlar için daha yaşanılabilir hale getirmektir. Aslında ülkemizin
tek gündemi de budur.
Çeşitli
hukukçuların ortak tespitleri sonucu anlaşıldığına göre Erdoğan’ın tek başına 6
Nisan’dan sonra seçim kararı alıp ve adaylığını koyabilmesine, anayasaya göre imkân
yoktur. Oysa 6 Nisan 2023 den önce bu kararı alırsa, istediği gibi seçimler 6
Nisan itibarıyla yenilenirken kendi adaylığı da geçerli olacaktır. Yani bunun
dışında her türlü olasılık, ancak lafı güzaf olacak veya Erdoğan’ın yeni bir
anayasa ihlaliyle kendi suç listesini kabartacaktır. Aynı bağlamda bu kararı
alabilmesi için de önünde yaklaşık bir aylık süre vardır. Sonrası ise kendi
hesabına daha büyük bir hüsran içerecektir. Zira Menderesi falan anımsatmaya çalışmak
işe yaramaz. Çünkü 14 Mayıs da millet korusu nasıl olsa hep birlikte kendisine
tek ağızdan “yeter artık” marşını söyleyecektir.
Erdoğan
Başkanlığındaki Türkiye Cumhuriyeti hakkında, eski biatkâr Osmanlı Bedevisi, bugünse
Suudi Prensi sıfatlı bir Arap haramzade ‘Türkiye gibi savunmasız ülkelere
yardım etmeliyiz’ derken, sağa sola aralıksız kabadayılık taslayan Erdoğan’a
bir sormak lazım; acaba buna ne diyecektir? Yoksa kendisi de belki imana gelip
gerçeği görerek istifa edip ülkeyi yeni İktidara mı bırakır? Ne var ki bu
sorunun havada kalacağı da gün gibi açıktır. Normal vatandaşlarının peynir bile
yiyemediği ülkelerinde; içinde en konforlu hastahaneden randevu evine kadar
daha akla gelmez sayısız çeşitlemelerin bulunduğu ve bu konfordan da babalarının
malı gibi 20 yıldır ucuz ekmek kuyruklarında bile bekleyen halkın sırtından istifade
eden, o muhteşem Sarayın müdavimleri, sonunda kendilerini öyle bir noktaya
taşıdılar ki şimdi onlara ilk seçimde yol gözüküyor artık.
Yalnız
Z kuşağı denen AKP dönemi doğumlu, bilhassa da aydın gençlerin hiç birisi,
Erdoğan ve İktidarını, bir daha yaşamak istemiyor. Ne var ki bu kuşağın siyasi
nitelikli insanlara itimatları, alternatiflerini tanıyamadıklarından dolayı gelişemediği
için, kimi seçmelerinin gerektiğini henüz bilmiyorlar ki bu da ileride kendilerini
başarıya ulaştıracak özgüvenlerini ve umutlarını kaybetmelerine yol açacaktır.
O
halde millet ittifakının her şeyden önce, küçük hayatlarında ilk defa seçmen
olacak bu gençlere, önce biricik vatanları kurtarılırsa ancak, geleceklerinin de
kurtulacağı nedeniyle yapılmak zorunda olanları, bizatihi anlayacakları dilden
ve yemin ederek, eksiksiz anlatıp onları ikna etmeleri gerekiyor. Bunu yaparken
de halk ittifakı birliği gibi 6 farklı programı olan Parti tarafından oluşan
bir birliğin, güncel dünya siyasa tarihinin bile bir ilki olacağının, gençlerimizin
kafalarına bilhassa yerleştirilmesi, onların kimliklerini oluşturacak özgüvenlerinin
güçlenmesi ve Türkiye’mizin geleceği adına büyük önem taşıyor.
24
Ocakta 30’cu anma günü anısına yapılan birlikteliğe; “Sakıncalı Piyade” ve büyük VATANSEVER Uğur
Mumcu’ya bütün duyargalarımızla rahmetler okuyarak bizde kalplerimizle iştirak
ettik. Ve bağlamında bugün aynı nedenle toprak mekânlarında yatan diğer bütün
değerli vatan evlatlarımızı da anımsayıp yüreklerimizi sızlatmak, inanın ki
bize yeni bir güç ve umut verdi.
Yalnız
bütün milli değerli, aydınlık canları telef edenlerin hesaplarının
sorulmadığına bakılınca da bütün cinayetlerin, emperyalist özlemi ve BOP
projesinin devamı olan İslam Türkiye’si Paradoksuna ayarlı olduğu ortaya
çıkıyor. Bu nedenle de seçimlerde Atatürkçü, liyakat ve ahde vefa sahibi
olanların intihap edilmesinin önemi, bir kere daha yadsınamıyor. Ve bütün
acılara rağmen, Atatürk’ün kimliğine bizim de sahip olmamız, bilin ki
gururumuzu bir anda ikiye katlıyor ve Atatürk gibi düşünerek nasıl olsa bütün
sıkıntılarımızdan da kurtulacağımızı çok iyi biliyoruz.
Aynı
paralelde 6’lı masanın adayını (ki muhtemelen Kılıçdaroğlu olacak) açıklamak
için adayın kendi güvenliği açısından da YASAL olan en son tarihin seçilmesi,
her bakımdan ve adayın resmileşmesi de esas alınınca en doğru tercihtir. Çünkü adaya
tertiplenecek herhangi bir ağır cezai müdahale de, ortalık iyice karışacak hele
de YSK anayasa ihlaline rağmen Erdoğan’ın 3. Adaylığına onay verirse, mevcut
İktidar çok daha içinden çıkılamaz bir duruma düşecektir. Çünkü bu suçların telafisi
ise asla mümkün olmayacağından, bunun hesabını verebilmeleri, uluslararası dâhilinde
bile mümkün olamayacaktır. Şayet Erdoğan akıllı bir siyasetçiyse, önce
Parlamentoyu iptal edip erken seçimi resmileştirir sonra da istifa ederek,
yerine durumu müsait başka bir Partiliyi aday yapar ve seçimde o adayın
kendisinden daha fazla oy alabileceğine kendisi de şahit olurken, yeni bir
anayasa ihlal suçu işlemekten de kurtulmuş olur. Lakin bu dahi yeni bir dönem hesapları
için yeterli olmayacaktır.
Millet
ittifakının son toplantısından sonra açıklanan icraat planı tetkik edildiğinde,
Atatürk devrimlerinin ve Cumhuriyetin sahip olduğu bütün ilkelerin, güncel
revizyonlarla yenilenecek olduğu ve bunun sonuna kadar uygulanması için gereken
kararlığın da gösterileceği derhal anlaşılıyor. Bu tebliği, bütün vatan
evlatlarımızın okuması temennisiyle bize, vatanımıza hayırlı olmasını
dilemekten ve artık sonuna kadar birlikte yürümekten başka da bir şey kalmıyor.
Yalnız ‘Erdoğan’ın adaylığının önünde hiçbir engel yoktur’ diyen tarafgir
Şentop’a hatırlatma yapmak gerekiyor. Ki ‘biz böyle düşündük; ama anayasaya bu
yazılmadı’ gerekçesiyle, anayasa değişmiş olmuyor. Düşündüğünün olabilmesi için
de seçimleri 6 Nisan öncesine alması gerekiyor.
Ortak
Politikalar metninin açıklandığı salona bakıldığında, büyük mekânın
Türkiye’mizin en akıllı, dolayısıyla da vatansever (ki vatan sevgisi, vatandaş
olmanın ilk şartıdır) ve aydın insanları tarafından sımsıkı dolu olduğu görülüyordu.
Millet İttifakının bu genel toplantısı, 21 yıllık tek adam Cumhuriyetinin
sonunda, millete verilen vaatler kapsamında bir aidiyet ve tarihe geçen
kayıtlarıyla, toplum önünde Millet İttifakı hesabına bir anayasa yemini olarak
yer almış oluyordu. Ve bunun sonunda da millet halinde tekrar anlamış oluyorduk
ki Atatürk gibi düşünmek vaat edildiği gibi Devlet politikası haline
getirilirse; istiklal dönemi Cumhuriyeti güncelleştirilerek tekrar ayağa
kaldırılmış olacaktır. O halde şimdiden hepimize kutlu olsun…
Serendip Altındal
Özün
Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)
serendipaltindal02.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder