İstiklal Caddesindeki terör eylemi bir kere daha
gösterdi ki üçüncü Dünya harbini muhtemelen USA liderliğindeki ve artık
kontrolden çıkma noktasına gelen terör saldırganlığı çıkartacaktır. Çünkü USA’nın
ısrarla kaşıdığı Batı emperyalizmi, proulusal bir sömürge Dünyası yaratabilmek
üzere paradan başka bir gücü kalmadığını da bildiğinden çareyi sonunda beslediği
terörizmde buldu. Ne ki bunun önüne geçebilmenin de yolu, şüphesiz ki Dolar’ın dünya
tedavül birimi olmasının sonlandırılmasından geçmektedir. Dolayısıyla da
Doların nominal değeri dış dünyada sıfırladıktan sonra terörist seviciler
bakalım ne kullanacaklardır.
Dünya
krizi falan derken aslında bizim tek güncelimiz olan ülkemizdeki geçim meselesi,
seçim sandığını, geçim sandığına çevirip adaletsizlikle eşitleyerek artık seçmenin
nefretinin arzı ve aynı bağlamda tek mantık sorunu haline gelmesidir. Böyle bir
durumda ise provokasyon, muhalefete karşı şüphesiz en etkili araç haline
dönüşecektir. Hele bütün şaibeli meselelerin Soylunun başını çektiği asosyal ve
abiye bir Devlet yapılanmasında her vesilede, vekillere yakışmayan üsluplarla
tartışılması ya da küfürleşilmesi, artık Devlet denen kurumun perişanlığının, hezimetinin
de göstergesidir. Ayrıca başlık resminde, niyetin neye kısmet olduğu da kendiliğinden
anlaşılmaktadır.
Gidişat
giderek bizde bir beka sorunu yaratırken bunun yanında komşularımızın beka
sorununun, bizim için hayati bir önem taşıdığını da ortaya koymaktadır. Böyle
bir durumda akla ilk gelen, Önce Suriye ile başlayarak, Irak, İran ve Balkan komşularımızla
da devam edecek bir konfederatif destek zinciri oluşturmaktır. Rusya nasıl olsa
kendisini kendi imkânlarıyla koruyabilir. Yalnız ülkemizde, AKP İktidarından sonra,
yeniden devrimsel bir yapılanma içine girme sorunumuz, seçimler öncesi bir kalıcı
siyasal birlikteliğin, ancak seçimler sonrası oluşacak yeni Hükümetle yapılabileceği
doğru gerekçesini de ortaya koymaktadır. Yalnız askerî açıdan, elbette siyasa
beklenilmemeli ve siyasadan önce, yeterinden fazla provoke edilen vatanımızın milli
müktesebat sorumluluğunun, çok daha önemli olması nedeniyle de Suriye ve Irak’ta
başlatılan yeni Pençe harekâtının zamanlamasının doğruluğu tartışılmamalıdır.
Ne
var ki Beyoğlu bombacısının Türkiye’yi yeni bir OHAL durumuna taşıması bağlamında
oluşan bir komplo olarak kullanılmış olduğu düşüncesi, gelişen süreç içinde
doğruluk kazanmaktadır. Bu konuda yeterli argüman ortadadır, biraz
araştırılması da yeterli olacaktır. Bu durum ve şeraitte ne olur, bir milli
seferberlik haline düşürülen ülkemizde, en azından seçimlerin de ertelenebileceği,
tartışmasız hale gelebilir. Bu durumda ise bütün umutların, vaatlerin, emel ve olmazsa
olmaz beklentilerin yeni bir bahara ertelenmesi gerçekleşir, ki bunun düşüncesi
bile milletin kâbusu olur.
Nasıl mı? Sınırları kevgire döndürerek, malum ülkelerden
bir sürü başıbozuğu, ipini koparmışını getirerek, itini, bitini, dumancısını,
hapçısını, iğnecisini, pudracısını, bombacısını ülkemize soktular ve yaban otları
gibi hem de gübreleyerek yeşerttiler. Şimdi beklendiği gibi de yine seçim
öncesinde, kıçlarını iktidar koltuklarından kaldırmamak amacıyla, büyütülen otların
yine kullanılma zamanı geldi anlayacağınız, bilmem anlatabildim mi? İşte al
sana yaratılmış provokasyon terörü Soylu, tamam mı? Ayrıca sadece kendi ülkemizde
davetsiz sığınmacılar için sınırların açılması sorunu, aslında Türkiye’mizin demografik
yapısını bozarak ülkemizi bir konfederatif bağımsız devletletçikler kampüsüne
dönüştürmek isteyen emperyalist bir kurgu ve bunun da AKP İktidarına atanmış bir
misyon olduğu, biran bile akıldan çıkarılmamalıdır.
Gelinen süreçte Türkiyesiz bir siyaset USA ve Rusya
için de artık mümkün olmadığından, elbette bu durumu seçim menfaatine kullanacak
olan Erdoğan, farklı hamlelerle korkulu rüyası olan altılar masasını dağıtmak
üzere akla ne gelirse yapıyor ve seçimlere kadar da yapacağı anlaşılıyor. Ne ki
yine de son sözü söyleyecek olan altılı masanın oluşturduğu ve koruyacağı gerçek
seçmen ve idealist birliğinin mukavemeti, istenen, beklenen ve olmazsa olmaz sonucu
derhal sağlayacaktır.
Ve Erdoğan İktidarı takım halinde, oluşacak sonuca
içeriden veya dışarıdan hüsranla bakakalacaktır. Esasen İktidar bakanlarının meclis tartışmalarında
ağızlarını, başbuğları gibi edep sınırlarını da aşarak her vesilede bozduklarına
bakılırsa, Erdoğan iktidarının artık havlu attığı da anlaşılmıyor mu? Ki hangi
birini yazalım. İlave etmek gerekirse de bırakın Devlet yönetmeyi, kendi adrenalin
seviyelerini bile yönetemeyen çakma siyasileri, geliniz birlikte geçelim
isterseniz.
MB
faizinin düşürülmesiyle yükselen Dolar, haliyle enflasyonu tetikliyor. Çünkü
yüksek Dolar rezervleri, sanayi işletmeleri ve market zincirleri sahibi olan büyük
yatırımcıların olması ve artan girdilerin kur korumalı hesaptan alınan
getirileriyle, tekrar Dolar stoklarını arttırmasından oluşan ve sürüp giden bu döngü
nedeniyle, enflasyonun önünü almak nasıl mümkün olabilir? Demek oluyor ki at
gözlüğü takmış atlar bu değirmeni çevirdikçe değirmen Dolar basmaya devam
edecektir. Yani milletin Türk Lirası tasarrufları sıfırlarken, toplumun yüzde
on kadarının Dolar hesapları kabarmaktadır. Sizce bunlar kimler olabilir, yorum
sizindir. Yalnız unutmamanız gereken, şayet atın gözlüğünü çıkarırsanız, ata
asla değirmen çevirtemeyeceğinizdir.
25
Kasım Cuma gecesi Halk TV de seyircilerle söyleşiler yapan Babacan’ın bilmediği
veya bilmek istemediği, ağzından çıkan ‘Kürt sorunu vardır’ yorumuna atfen cevap
vermek gerekirse, aslında Kürt sorunu yoktur; ama Batılı emperyalist çevrelerce
yaratılmıştır ifadesi daha doğru olacaktır. Babacan ise Amerikancı ağzıyla pat
diye vardır diyerek, inandırıcılığını kaybetmiştir.
Bizim
50 yıldır sıkıntısını çektiğimiz bu, önce İngiliz sonra da USA, AB vs. Batılı emperyalist
Devletlerin Türkleri Asya’ya sürmek ve topraklarını paylaşmak için benimsedikleri
dağlı Begdüz Türkmenlerini Kürt saydıkları kurguyu, Babacan’ın bilmediğini
düşünmek mümkün değildir. Büyük Türk Devletlerinin nasıl içlerinde bölündürülerek
yok edildiklerini tarih sayısız belgeyle ortaya koymuştur zaten. Lakin yurt
dışında bilhassa da Amerika da eğitim alanların büyük bir kısmı, emperyalist
görüşleri benimsiyorlar. Bu bağlamda da birçok örnek yer almıştır siyasa tarihimizde
esasen. Yalnız bu safhada bir hatırlatma da altılara yapmak gerekirse; bütün
milletin sizin birliğinize güvendiğini, umut bağladığını sakın unutmayın.
Ve
cumhurbaşkanı adayınızı, Kılıçdaroğlu’nun bütün uygunluğuna rağmen hala seçemiyorsanız
artık yavşaklığı bırakın ve hiç olmazsa masanıza bir rulet koyup çevirin ve
kimin önünde durursa onu aday yapın, ki Kılıçdaroğlu’nu da gücendirmiş olmayın.
Unutmayın ki sizi millete umut sembolü yapan beraberliğinizi ona borçlusunuz, yoksa
birliği bozarsınız bu da sadece sizin sonunuz olmaz, akıllı olun! Artık karar verme
zamanıdır, bilmem anlaşılır oldu mu? Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun bütün davetlerine
rağmen, Erdoğan’ın bir açık oturumda onun karşısına çıkamadığına bakınca da
aslında kimin kimden korktuğu belli olmuyor mu? Şimdi ise sonunun başındaki Erdoğan,
son kozunu oynamak üzere Türkiye’mizi, bedeli çok ağır olacak birkaç cepheli bir
savaşa sokmaya çalışıyor, dikkatle izlenmelidir.
Rusya’nın
kuzey Suriye de TSK harekâtını, o bölgede yeni bir üs yapacağı bir Kürt Devleti
kurmaya çalışan USA karşısında, bir baskı aracı olarak kullanması, Erdoğan’ın
seçim kozunu geçersiz kılıyor. İktidarın, milli ordusunun vatan savunmasını
bile dış güçlerin onayına bırakmış ve inandırıcılığını, kendi anayasal
haklarını bile çoktan kaybetmiş bir Cumhurbaşkanı, içinde bulunduğu aczine,
çaresizliğine rağmen her vesilede hala bol keseden sallıyor.
28
Kasım günü, daha önce altılı milli muhalefetin vaat ettiği ortak çalışma bildirgesi;
‘şimdi Demokrasi zamanıdır’ başlığı altında, özgür, bağımsız ve başları gururla
yukarıda olan gerçek Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden seçkin bir vatandaş topluluğu
önünde, bütün eksik ve yetersiz olan maddelerin yeniden tanzim edilmesiyle, güçlendirilmiş
Parlamentosuyla ve ilave edilen yeni maddeleriyle ayrıca o zamana kadar daha da
geliştirilecek olan mükemmel bir sosyal demokrasi anayasası önerisiyle topluma takdim
edildi. Onurlandık, umutlandık ve gururlanarak, işte Devlet bu vasıflarda
olmalıdır bilinciyle, aynı birlik ve inançla yolumuza devam etmemiz gerektiğini
de hep birlikte bir kere daha teyit ettik…
Serendip Altındal
Özün Kişiliğinin Aynasıdır
(Eski makaleler)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder