Blog Arşivi

1 Aralık 2022 Perşembe

PROVOKASYON (LAR)..

 


            İstiklal Caddesindeki terör eylemi bir kere daha gösterdi ki üçüncü Dünya harbini muhtemelen USA liderliğindeki ve artık kontrolden çıkma noktasına gelen terör saldırganlığı çıkartacaktır. Çünkü USA’nın ısrarla kaşıdığı Batı emperyalizmi, proulusal bir sömürge Dünyası yaratabilmek üzere paradan başka bir gücü kalmadığını da bildiğinden çareyi sonunda beslediği terörizmde buldu. Ne ki bunun önüne geçebilmenin de yolu, şüphesiz ki Dolar’ın dünya tedavül birimi olmasının sonlandırılmasından geçmektedir. Dolayısıyla da Doların nominal değeri dış dünyada sıfırladıktan sonra terörist seviciler bakalım ne kullanacaklardır.

 

            Dünya krizi falan derken aslında bizim tek güncelimiz olan ülkemizdeki geçim meselesi, seçim sandığını, geçim sandığına çevirip adaletsizlikle eşitleyerek artık seçmenin nefretinin arzı ve aynı bağlamda tek mantık sorunu haline gelmesidir. Böyle bir durumda ise provokasyon, muhalefete karşı şüphesiz en etkili araç haline dönüşecektir. Hele bütün şaibeli meselelerin Soylunun başını çektiği asosyal ve abiye bir Devlet yapılanmasında her vesilede, vekillere yakışmayan üsluplarla tartışılması ya da küfürleşilmesi, artık Devlet denen kurumun perişanlığının, hezimetinin de göstergesidir. Ayrıca başlık resminde, niyetin neye kısmet olduğu da kendiliğinden anlaşılmaktadır.

 

            Gidişat giderek bizde bir beka sorunu yaratırken bunun yanında komşularımızın beka sorununun, bizim için hayati bir önem taşıdığını da ortaya koymaktadır. Böyle bir durumda akla ilk gelen, Önce Suriye ile başlayarak, Irak, İran ve Balkan komşularımızla da devam edecek bir konfederatif destek zinciri oluşturmaktır. Rusya nasıl olsa kendisini kendi imkânlarıyla koruyabilir. Yalnız ülkemizde, AKP İktidarından sonra, yeniden devrimsel bir yapılanma içine girme sorunumuz, seçimler öncesi bir kalıcı siyasal birlikteliğin, ancak seçimler sonrası oluşacak yeni Hükümetle yapılabileceği doğru gerekçesini de ortaya koymaktadır. Yalnız askerî açıdan, elbette siyasa beklenilmemeli ve siyasadan önce, yeterinden fazla provoke edilen vatanımızın milli müktesebat sorumluluğunun, çok daha önemli olması nedeniyle de Suriye ve Irak’ta başlatılan yeni Pençe harekâtının zamanlamasının doğruluğu tartışılmamalıdır.

 

            Ne var ki Beyoğlu bombacısının Türkiye’yi yeni bir OHAL durumuna taşıması bağlamında oluşan bir komplo olarak kullanılmış olduğu düşüncesi, gelişen süreç içinde doğruluk kazanmaktadır. Bu konuda yeterli argüman ortadadır, biraz araştırılması da yeterli olacaktır. Bu durum ve şeraitte ne olur, bir milli seferberlik haline düşürülen ülkemizde, en azından seçimlerin de ertelenebileceği, tartışmasız hale gelebilir. Bu durumda ise bütün umutların, vaatlerin, emel ve olmazsa olmaz beklentilerin yeni bir bahara ertelenmesi gerçekleşir, ki bunun düşüncesi bile milletin kâbusu olur.

 

Nasıl mı? Sınırları kevgire döndürerek, malum ülkelerden bir sürü başıbozuğu, ipini koparmışını getirerek, itini, bitini, dumancısını, hapçısını, iğnecisini, pudracısını, bombacısını ülkemize soktular ve yaban otları gibi hem de gübreleyerek yeşerttiler. Şimdi beklendiği gibi de yine seçim öncesinde, kıçlarını iktidar koltuklarından kaldırmamak amacıyla, büyütülen otların yine kullanılma zamanı geldi anlayacağınız, bilmem anlatabildim mi? İşte al sana yaratılmış provokasyon terörü Soylu, tamam mı? Ayrıca sadece kendi ülkemizde davetsiz sığınmacılar için sınırların açılması sorunu, aslında Türkiye’mizin demografik yapısını bozarak ülkemizi bir konfederatif bağımsız devletletçikler kampüsüne dönüştürmek isteyen emperyalist bir kurgu ve bunun da AKP İktidarına atanmış bir misyon olduğu, biran bile akıldan çıkarılmamalıdır.

 

Gelinen süreçte Türkiyesiz bir siyaset USA ve Rusya için de artık mümkün olmadığından, elbette bu durumu seçim menfaatine kullanacak olan Erdoğan, farklı hamlelerle korkulu rüyası olan altılar masasını dağıtmak üzere akla ne gelirse yapıyor ve seçimlere kadar da yapacağı anlaşılıyor. Ne ki yine de son sözü söyleyecek olan altılı masanın oluşturduğu ve koruyacağı gerçek seçmen ve idealist birliğinin mukavemeti, istenen, beklenen ve olmazsa olmaz sonucu derhal sağlayacaktır.

 

Ve Erdoğan İktidarı takım halinde, oluşacak sonuca içeriden veya dışarıdan hüsranla bakakalacaktır. Esasen İktidar bakanlarının meclis tartışmalarında ağızlarını, başbuğları gibi edep sınırlarını da aşarak her vesilede bozduklarına bakılırsa, Erdoğan iktidarının artık havlu attığı da anlaşılmıyor mu? Ki hangi birini yazalım. İlave etmek gerekirse de bırakın Devlet yönetmeyi, kendi adrenalin seviyelerini bile yönetemeyen çakma siyasileri, geliniz birlikte geçelim isterseniz.

 

MB faizinin düşürülmesiyle yükselen Dolar, haliyle enflasyonu tetikliyor. Çünkü yüksek Dolar rezervleri, sanayi işletmeleri ve market zincirleri sahibi olan büyük yatırımcıların olması ve artan girdilerin kur korumalı hesaptan alınan getirileriyle, tekrar Dolar stoklarını arttırmasından oluşan ve sürüp giden bu döngü nedeniyle, enflasyonun önünü almak nasıl mümkün olabilir? Demek oluyor ki at gözlüğü takmış atlar bu değirmeni çevirdikçe değirmen Dolar basmaya devam edecektir. Yani milletin Türk Lirası tasarrufları sıfırlarken, toplumun yüzde on kadarının Dolar hesapları kabarmaktadır. Sizce bunlar kimler olabilir, yorum sizindir. Yalnız unutmamanız gereken, şayet atın gözlüğünü çıkarırsanız, ata asla değirmen çevirtemeyeceğinizdir.

 

25 Kasım Cuma gecesi Halk TV de seyircilerle söyleşiler yapan Babacan’ın bilmediği veya bilmek istemediği, ağzından çıkan ‘Kürt sorunu vardır’ yorumuna atfen cevap vermek gerekirse, aslında Kürt sorunu yoktur; ama Batılı emperyalist çevrelerce yaratılmıştır ifadesi daha doğru olacaktır. Babacan ise Amerikancı ağzıyla pat diye vardır diyerek, inandırıcılığını kaybetmiştir.

 

Bizim 50 yıldır sıkıntısını çektiğimiz bu, önce İngiliz sonra da USA, AB vs. Batılı emperyalist Devletlerin Türkleri Asya’ya sürmek ve topraklarını paylaşmak için benimsedikleri dağlı Begdüz Türkmenlerini Kürt saydıkları kurguyu, Babacan’ın bilmediğini düşünmek mümkün değildir. Büyük Türk Devletlerinin nasıl içlerinde bölündürülerek yok edildiklerini tarih sayısız belgeyle ortaya koymuştur zaten. Lakin yurt dışında bilhassa da Amerika da eğitim alanların büyük bir kısmı, emperyalist görüşleri benimsiyorlar. Bu bağlamda da birçok örnek yer almıştır siyasa tarihimizde esasen. Yalnız bu safhada bir hatırlatma da altılara yapmak gerekirse; bütün milletin sizin birliğinize güvendiğini, umut bağladığını sakın unutmayın.

 

Ve cumhurbaşkanı adayınızı, Kılıçdaroğlu’nun bütün uygunluğuna rağmen hala seçemiyorsanız artık yavşaklığı bırakın ve hiç olmazsa masanıza bir rulet koyup çevirin ve kimin önünde durursa onu aday yapın, ki Kılıçdaroğlu’nu da gücendirmiş olmayın. Unutmayın ki sizi millete umut sembolü yapan beraberliğinizi ona borçlusunuz, yoksa birliği bozarsınız bu da sadece sizin sonunuz olmaz, akıllı olun! Artık karar verme zamanıdır, bilmem anlaşılır oldu mu? Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun bütün davetlerine rağmen, Erdoğan’ın bir açık oturumda onun karşısına çıkamadığına bakınca da aslında kimin kimden korktuğu belli olmuyor mu? Şimdi ise sonunun başındaki Erdoğan, son kozunu oynamak üzere Türkiye’mizi, bedeli çok ağır olacak birkaç cepheli bir savaşa sokmaya çalışıyor, dikkatle izlenmelidir.

 

Rusya’nın kuzey Suriye de TSK harekâtını, o bölgede yeni bir üs yapacağı bir Kürt Devleti kurmaya çalışan USA karşısında, bir baskı aracı olarak kullanması, Erdoğan’ın seçim kozunu geçersiz kılıyor. İktidarın, milli ordusunun vatan savunmasını bile dış güçlerin onayına bırakmış ve inandırıcılığını, kendi anayasal haklarını bile çoktan kaybetmiş bir Cumhurbaşkanı, içinde bulunduğu aczine, çaresizliğine rağmen her vesilede hala bol keseden sallıyor.

 

28 Kasım günü, daha önce altılı milli muhalefetin vaat ettiği ortak çalışma bildirgesi; ‘şimdi Demokrasi zamanıdır’ başlığı altında, özgür, bağımsız ve başları gururla yukarıda olan gerçek Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden seçkin bir vatandaş topluluğu önünde, bütün eksik ve yetersiz olan maddelerin yeniden tanzim edilmesiyle, güçlendirilmiş Parlamentosuyla ve ilave edilen yeni maddeleriyle ayrıca o zamana kadar daha da geliştirilecek olan mükemmel bir sosyal demokrasi anayasası önerisiyle topluma takdim edildi. Onurlandık, umutlandık ve gururlanarak, işte Devlet bu vasıflarda olmalıdır bilinciyle, aynı birlik ve inançla yolumuza devam etmemiz gerektiğini de hep birlikte bir kere daha teyit ettik…

                                             

Serendip Altındal

Özün Kişiliğindir...

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal02.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YALANLAR ÖLÜMLÜDÜR..

                                                                                                        15.12.2024                  ...