1.05.2024
Yerel seçimlerden sonra ilk göze
çarpan; AKP iktidarının artık bundan sonra her imkânı kullanıp, mesela İYİ
Parti ile de birleşmek vb. CHP’nin hayatını azami zorlaştırarak, CHP’yi savunma
yapmaktan başka da bir şey düşünemez hale getirmekle uğraşmak olacaktır. O
halde, esasen alakasız nelerle(!) uğraşarak, Devleti de çökertmiş oldukları
için bu hale gelmiş olanların dikkatine: Peki bu uğraşlar, artık nefesi bitmiş,
havası kalmamış AKP’ye ne kazandıracaktır. Bana göre bu durum, Erdoğan ve
Cumhur ittifakıyla, laik ve gerçek demokrat bir Türkiye’nin tek gelecekleri
olduğunu anlamış olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasındaki, antipati
uçurumunu sadece derinleştirip, yapay İktidarın sonunu çabuklaştıracaktır.
Yani AKP’nin, şayet böyle bir
temayülü varsa, bir değil artık iki defa düşünmek zorundadır. Çünkü AKP ve
çarpık Cumhur sistemiyle yola devam etmek, geçen yazımda da ifade ettiğim gibi,
artık sonu kaosla bitecek bir akıldışılık olacaktır. AKP için bundan sonra tek
olasılık, ucube Başkanlığını tasfiye ederek Erdoğan’ı da emekli edip, revize
edilmiş bir Parti olarak, yeni laik demokrat bir başlangıç yapmak ya da başka
Partilerle yola devam etmek veya siyasaya veda etmektir. CHP ye düşen en büyük
görev ise, yeni bir Cumhur tuzağına düşmeden sadece Erdoğan AKP’siyle,
Parlamento bileşkesinde, bir erken seçim tarihinde anlaşmak olmalıdır. Ki
bizatihen, bu doğrultuda daha da derinlikli bir görüşme yapılacağına olan
inancımı da belirtmek isterim.
Zira AKP İktidarı ve ucube sistemden
tamamen arınıp, meclise dönmek zorunluluğunun, ilk hedef olduğu asla
unutulmamalıdır. Çünkü varlığını kabul etmeyen milli iradeye karşı, hala
kendisini Cumhur başı sanan yapay bir Başkan resmi dolaştırılıyor hala
Türkiye’mizde. Bu nedenle de seçimde oy kullanmayarak, kendisini refüze
ettiklerini açıkça ortaya koyanlardan bile hala medet aramakta olan Erdoğan,
haddini bilip artık susmalıdır. Ya da akıllıca; “boşuna talim, gemilerdedir
yârim” düşüncesiyle, açık denizlere doğru, fazla gecikmeden ve bir an önce
yelken açmalıdır. Paralelinde, Halk Atatürk gibi, muhatabının gözünün içine
bakamayan, gözü hep havada, tavada olan adamları hiç sevmez. İşte her
buluşmasında halkından gördüğü sevgiyi tam bir Halk çocuğu olan Özel’in neden
hak ettiği ise, hiç yadsınmamalıdır. Ve neden Türkiye’mizin yakın bir gelecekte
tamamen kırmızıya boyanacağı da kimseyi şaşırtmamalıdır.
Öte yandan resmin geneline alıcı
gözle tekrar bakıldığında; daha önce seçilmişlerle, yeni seçilen CHP’li
Belediye Başkanlarının, kasalarında, çalışanların maaşlarını bile ödeyebilecek
para bırakmadan savuşan, AKP’li olanlarla mukayese edilmelerinin abes olacağı,
derhal anlaşılmaktadır. İşte tam da bu tespit, bu kafadaki bir AKP’nin, yakın
kaotik geleceğinin de trajik öngörüsü olacaktır. Yerel Seçimlerde Türkiye’nin
birinci Partisi olduğunu herkese kabul ettiren CHP’nin gurup toplantısı
sonunda, herkesin özleyerek beklediği jenerikleri dile getiren, yurdum insanı
Özel’i coşkuyla dinleyip, uğurlarken; aklımızda kalanların en başına “her ne
kadar yurtta muhalefet isek de yurtdışında bizi Türkiye olarak görüyorlar”
ifadesini, ana başlık yapmak isterim. Yani evet, birleri bizi gözetliyor; ama o
gözetleyenler bizi, sevgili Özel’in dediği gibi de görüyorlar ve de görmek
istiyorlar artık dostlar!
Yerel seçimler bitti; ama ülkemizde
daha önce emsali olmamış açıklamalar ortaya çıktı ve çıkmaya da halen devam
ediyor. Ne ki AKP müstevlileri anayurdumuzu, sanki bir yabancı ülkeyi işgal
etmişler gibi ve 22 yıldır da dur durak vermeden paylaşmaya devam ediyor. Vah
benim Türkiye’m! Ne hallere düşürmüşler seni. Şimdi artık yeni bir Türkiye için
yapılacak değişikliğin vakti geldi ve kapımıza dayandı. Çünkü bütün devrimler
de böyle başlamıştır. Maalesef vakitsiz rahmetli olduğu için, tüm Atatürk
devrimlerinin, vasileri tarafından tamamlanamadığı ülkemizde, bugünkü trajik
son durumumuzun güncel nedeni de ortaya çıkmıştır. İşte bunu da anlamış olmak,
belki en büyük kazancımız olmuş ve olacaktır. Çünkü bu gerçeğin bundan sonra
yadsınması da artık mümkün değildir.
AB & USA yorumcularına göre,
İsrail ve İran arasındaki, muhtemel bir 3. Dünya Savaşını da tetikleyebilecek
sürtüşme, şimdilik kontrol altına alınmış görünüyor. Ne ki Erdoğan AKP’sinin
artık unutulması herkes için ana beklenti olurken; Türkiye Cumhuriyeti’nin,
bağımsız, laik, Demokratik devrimler kıvamında yeni başlangıçlara yönelik
sinyaller vermesi, artık tökezleyen ve mumu sönen Erdoğan’a, koltuk değnekleri
uzatmak için emperyalistlere, ilham veriyorsa da bu husus kendilerine de
inandırıcı gelmiyor aslında. Çünkü CHP sadece bir muhalefet Partisi değil; ama
Atatürk’ün Cumhuriyeti kurdurduğu bir Partidir. Dolayısıyla da bu büyük
vasiyeti hakkıyla üstlendiğine, bütün Dünyayı ikna etmelidir.
Ne var ki Erdoğan’ın fazla
yıprandığını anlayan emperyalist, kurguladığı yapay Kürdistan eyaletleri oyununu,
şimdi DEM vs. gibi yeni Partilerle denemeye, bilindiği ve beklendiği gibi de
devam edecektir. İşte bu durumda CHP ye düşen görev daha da ağırlaşıyor. Ve
mutlaka erken bir genel seçimle, kendi liderliğinde, bütün gerçek Atatürkçü
vatanseverler ittifakıyla ülkemizi, önce ucube, kibirli itibarcılar ve
ıstakozculardan vb. temizleyip, sonra da tam bağımsız laik ve halkçı, demokrat
milli parlamento ve altı ok çerçevesinde, milli sanayi, köy enstitüleri
öncülüğünde eğitimi ve tarım ihracatını yeniden sağlayarak, ayağa kaldırmaktır.
Aynı bağlamda Özel’in “Erdoğan’la Beştepe de bile buluşurum” demesi, Erdoğan’ a
öncelik vererek, arzu edilen bir erken seçimi sağlamak için de bu buluşmaya ne
kadar önem verdiğinin göstergesidir. Yani bunun bir siyasi reklam unsuru
olmadığını, açıkça ortaya koymuş ve mesajını da herkese vermiştir, Sayın Özel.
İşte ancak bu yol, yedi düveli
tekrar ikna edebilecektir. Tabii Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olan kardeş
Kürtlerimiz de oy verdikleri Partilerini, ileride kendi vatandaşlıklarını,
nafile bir Amerikan oyunuyla kaybetmemeleri için, özenle kontrol etmek
zorundadırlar. Çünkü bölücü ve art niyetli olanlar asla unutmasınlar ki, USA
Ortadoğu’dan da Afganistan’dan olduğu gibi, kaçmak zorunda kalınca,
sığınabilecekleri yegâne ülke yine anavatanları Türkiye olacaktır. Bizden
anımsatması! Ve bir kere daha kuvvetle belirtelim ki, Erdoğan Hükümeti
sonlandırılıp Parlamentoya dönülmeden, hiçbir şey düzelmeyecektir ülkemizde.
Hele de aynı markalı marketlerde bile semtten semte farklı fiyatlar ödeyen bu
millete yuh olsun! 22 Yıl sonra mı anladılar soyulduklarını? Ve bu kafayla da
giderlerse, bırakın mezar ve kefen bulmayı, yaşarken giyecek külot bile
bulamayacaklardır yakında, kendi vatanlarında.
Ne zamanki tek adamdan kurtulunur ve
Parlamentoya dönülür, işte o zaman, eskiden olduğu gibi yeniden saat gibi
işlemeye başlar milli yaşam. Yoksa, gerisi sadece, boş çuvalı bile
doldurmayacak lafı güzaftır. Yani demagoglar demagojilerini arka ceplerine
sokabilirler artık. Nitekim İYİ Parti Başkanı Akşener’in siyasadan çekilip
‘hesabı ben ödeyeceğim’ demesini de fazla ciddiye almayın. Nasıl olsa sular
durulunca tekrar ortaya çıkacaktır. Çünkü siyasa mikrobunu bir kere almış
olanlar, bir daha iflah olmazlar artık. Ve bu konuda artık masal dinlemeye, sonsözü
olan kendi reyini tanıyan seçmenin ise, hiç ihtiyacı yoktur. Öyle ya, hesap
ortada değil mi?
Aynı bağlamda bilhassa da AB’li
Emperyalistler, her ne kadar Dünya ticaretinde yeni rakip uluslar istemiyor
olsalar da bundan kaçış olamayacağını anlamış olduklarından, en azından eski
ticaret ortakları olan İpekyolu Tüccarlarının, bugün makro teknolojik
ihracatlarına da yeni paragraflar oluşturabilecekleri nedeniyle sıcak bakmıyor
da değiller hani. Lakin bağımsız milli ekonomilerle hiçbir ilişiği olmayan, bir
monark Erdoğan ülkesiyle, hele de geleceğin vazgeçilemezi olacak, bilimsel ARGE
ile evirilmiş bir Dünyada, hiçbir ortak çıkarları olamayacağını inanın,
kendileri de biliyor. Çünkü bu durum, bilimsel kalkınmayı hedeflemiş olan
ülkelerinde geleceği oluyor şüphesiz. Zira takım arkadaşlarınız arasında bile,
şayet yıldız olanlar varsa, insansı parametrelerinizle, ilk önce de onlara
benzemeye çalışmaz mısınız?
Birinci Dünya Savaşında olduğu gibi
ikinci Dünya Savaşından sonra da ilişkilerini sürdürerek, ülkesel
kalkınmalarına Türk işçilerinin büyük katkısı olduğunu söyleyen ve beraberinde
getirdiği dönerleri, vatandaşlarımız yerine Erdoğan yandaşlarının gözüne
sokarcasına dağıtan, Alman Cumhurbaşkanı Steinmeier; “bakın, sizinkiler
paralarıyla yiyemiyor; ama bizim vatandaşlar milli yemeğinizi neredeyse bedava
yiyorlar” mealinde Erdoğan Hükümetine, bir acılı şamar sosuyla birlikte armağan
etti. Erdoğan da muhtemelen, bu yeni yüzyıl hediyesine çok sevinmiş
olmalıdır(!).
Bu arada, artık Senato seviyesine
gelmiş olan bizim kuşağın, duymak istediklerini büyük bir içtenlikle söyleyen
Kılıçdaroğlu, aslında orta seviyede ve Meclis jenerasyonunu henüz tırmanmakta
olan Özel’e, sadece haklı bir uyarı yapmıştır. Ne var ki adil, ahde vefa
sahibi, laik milli, halkçı Cumhuriyetçi dik duruşuyla Özel, Atatürk’ün altı
okunu, bütün boyutlarıyla tamamen temsil edebileceğini de ortaya koymuştur.
Elbette duayeni Kılıçdaroğlu’nun görüşleri doğrultusunda, lakin olması gereken
siyasi centilmenlik kurallarını da atlamadan, Cumhurbaşkanıyla olgun bir
konuşmaya karar vermiş olmakla da kutlanır kendisi aslında. Şimdi artık sonucun
beklenerek, paradigmal hipotezlerin üstünde, nihai sentezi oluşturmaktan
başkada bir şey kalmamıştır artık herkese.
Biz ülkemizin geleceğine odaklanmışken,
içinde yaşadığımızı varsaydığımız evrenin, sürekli büyüyerek, evirilip
yenileşmesinin karşımıza, hangi bilimsel yenilikleri, mikro, makro safhada
teknik yasaları çıkaracağının farkında bile olamıyoruz. Halbuki o kadar çok
öğreneceğimiz şey var ki. Çünkü yeni bir uzayda yeni bir yıldız olmak, hiç de
kolay değil. Ne ki biz hala sonu gelmez egosantrik, ezoterik, mistik masallarla
uyutulmaya devam ediyorken ve her şeyin sürekli değişerek yenileneceği
başı/sonu olmayan Evrenin, bir gezegeni olan Dünyada, ancak kendi son
nefesimize kadar yaşamak zorunda olduğumuzla yetinmek zorunda kalıyoruz ve buna
da yaşamak diyoruz. Oysa düşündüklerimizin zaman içinde yine gerçekleşecek
olması o kadar ilgi çekici ki. Size temin edeyim ki dostlar, işte salt bu durumsa,
beni arada sırada efkârla düşündürüyor.
Esasen
maddeden oluşan insan aklının, yaşamak, örgütlenmek ve yaşatabilmek için
yarattığı emeğin, bugünkü insansı varoluşun da tek nedeni olduğunu biliyorsak,
bana da düşen elbette, ‘EMEK BAYRAMINIZI’
bütün uluslar üstünde, evrensel ve ebediyen kutlayabilmenizi dilemek olacaktır.
"Beyin mekanizmalarının yorumlanışı,
biyolojinin son gizemlerinden birini, gölgeli mistisizmin ve şaibeli dinsel
felsefenin son sığınağını temsil etmektedir." (Nörobiyolog Steven Rose)
Haydi Abbas
Yarış başlıyor
Anla biraz
Eylenmeyi bırak da
Artık tetiğe bas…
Serendip
Altındal
Özün Kişiliğinin Aynasıdır
(Eski makaleler)
serendipaltindal03.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder